Karar Gazetesi artık 2 yaşında...
Henüz bu kısa süreye rağmen adından en fazla söz ettiren bir gazete. İmkanları çok sınırlı olmasına rağmen, çalışma arkadaşlarımızın fedakarca yoğun emeği sayesinde bugünlere geldik.
***
17-25 Aralık sürecinde nerede ise her gün 4-5 TV kanalı arar ve yayın isterdi. FETÖ’cü yapılanmanın daha henüz ilk başkaldırısıydı. Mesele ülke olduğundan, nerede ise hiçbirini geri çevirmedim. Sadece yayın çakışması dışında isteyen her kanala çıktım ve ülkemizin o zor günlerden çıkması için çalıştım.
O günler için kurduğum cümle şuydu: “İbrahim Kahveci’nin her gün çok parlak fikirleri olmuyordu elbette. TV kanalları ekrana çıkaracak kişi bulamıyordu. Topluma bilgi vermesi gereken çok sayıda insan o günlerde “denge” hesabı yapıyordu. “Acaba FETÖ’cüler başarırsa bize ne olur” sorusuna cevap arıyorlardı. Benim için ise, ülkem söz konusuydu. Gerisi teferruattı.”
Bugün, o zor günlerde “denge ve güç gözeten” çok sayıda insan gerçekten bunu başardı. “Kaç para verecekler” diyenler ulaşabilecekleri en yükseklerdeki makamlara geldiler. Benim ise çıkara dayalı bu yeni düzende adım olamazdı ve KARAR’da yerimi aldım.
***
Çok “sorun” yazıyorsun; çok “eleştirel” yazıyorsun diyor bazı okurlar. İyi niyetli olarak bunu söyleyen bazı dostlarım da var. Sadece eleştiri ve sorun duymak istemeyen kişilerde var elbette.
Bunu sosyal medyada söyleyenlere de çok defa eski yazılarımdan örnekler verdim. Eski çalıştığım ve yazdığım gazetelerdeki yazıları paylaştım. Çok sık sorun ve eleştiri yazılarım olmuş.
Neden, sorunları ve çözüm önerilerini dile getiriyorum?
Neden acele ediyorum?
Bir kere şunu söyleyeyim: Övgüler ile hiçbir sorun çözülmüyor. Övgüler sorun çözücülerin gözlerini kör ediyor ve sorunlar kamuoyuna yansımıyor.
Bugün bir çok yetkili kurum başkanları-oda başkanları-STK yöneticileri konuş(a)mıyor. Kapalı kapılar ardında söylenen sorunlar basına yansımıyor bile. Hatta inanın en büyük övgü manşetlerinin hazırlayıcıları bile geleceğimiz hakkında umutlu değiller.
Türkiye “Orta Yaş Fırsat” ülkesi.
Bugün yaşımız genç...Ama fırsat yıllarımız bitiyor. Hızla yaşlı nüfus olacağız. Bugün çok çalışarak gelecek kuşaklara birikim aktarmamız lazım.
Oysa biz bugün özelleştirme ile geçmiştekilerin birikimini satıyoruz. Mevcutta ise, aşırı yabancı kaynak kullanarak ekonomimizi dış ülkelerin insafına bırakıyoruz. Kamu-özel işbirliği projeleri ile de geleceğimizi satıyoruz.
Adeta paranın içinde yüzüyor ama sıra yatırım-kalkınma ve ekonomik gelişmeye gelince para yok diyoruz. Ulufe sistemi ile fakirliğe bağlanan ama yarını da fakir kalacak olan bir kesimle ülkenin geleceğine hükmediyoruz. Tıpkı petrol zengini Venezuela gibi...
Acil kamu yatırımlarına rağmen şovmen yatırımlar ile gelecek kuşakları ipotek altına alarak karanlık bir zamana ilerliyoruz. Yıllık 40 milyar doları aşan cari açıkla (yabancıların kapattığı) dışa bağımlı ekonomiyi de milli ekonomi diye satıyoruz.
Özel sektörün ümüğünü sıkıyor; aşırı vergi ile gelişimini boğuyor ama kamuda savurganlığı kapatamıyoruz.
Sadece KPSS hayaline dayalı bir yeni nesil yetişiyor.
Bugün hem imkanlarımız çok fazla, hem fırsatlarımız çok sayıda ama hâlâ yüzde 4-5 şişmeye dayalı büyümeyi başarı diye pazarlıyoruz. Dışımız parlıyor ama içimiz ne halde soramıyoruz.
İşte bu nedenle ısrarla sorunları dile getiriyorum. Bu nedenle kapalı kapılar ardında “bu sorunu da yaz” diyenlerin perde önünde güzellemeler yaptığı anda meselelerimizi dile getiriyorum.
***
KARAR bence çok çok önemli. İyi olan, başarılmış zorlukları dile getiriyoruz. Ama başarılamayan sorunları da...Ve de asıl önemlisi, çözüm yollarını da sunmaya çalışıyoruz.
Ne her şeye beyaz veya ne de her şeye siyah demek durumundayız. Sadece inandığımız doğrularda KARARLIYIZ....
Bütün mesele bu.