Kimse yok mu?

İbrahim Kahveci

Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün EYT konusunda yaptığı açıklamada “Tutturmuşlar erken emeklilik. İskandinav ülkelerinin hepsi bu sistemle battı. Arkadaşlarıma söylüyorum; beni bu yola asla teşvik etmeyin. Ülkeme zararı olan şeye asla yokum. Seçim kaybetsek de yokum” dedi.

Haklı mı? Bence ilk bakışta haklı... Ama sorunun diğer tarafından bakınca gerçekten haklı mı?

Şimdi ülkemize kısaca bakalım: 1980 yılında 44,7 milyon nüfusun 25 milyonu 15-64 yaş aralığında. 17,4 milyon 0-14 ve 2,1 milyon ise 65+ üstü nüfus var. 1980 yılında her 1 yetişkin 0,78 kişiye bakmak zorundaydı.

1990 yılında 56,5 milyon nüfusun 34,3 milyonu orta yaşta. Her 1 yetişkin 0,64 kişiye bakmak durumunda. 2010 yılında 73,7 milyon nüfusun 49,5 milyonu orta yaş, yani çalışma çağında. Artık her 1 yetişkin 0,49 kişiye bakmakla yükümlü.

2010 yılında 18 milyon 879 bin olan 0-14 yaş grubu 2018 yılında sadece 19 milyon 184 bin kişiye çıkıyor. Buna karşılık 2010 yılında 5,3 milyon olan 65+ üstü nüfus 2018 yılında 7,2 milyon kişiye çıkıyor.

Yani olay şu: Bugün yaş ortalamamız 32 ama çalışmak istemiyoruz. Aynı zamanda nüfus artışı da nerede ise durma noktasına geldi. Yaşlı nüfus ise hızla artıyor.

10-15 yıl sonra bize emekli maaşı ödeyecek bugünün yeni nüfusu arkadan gelmiyor.

Peki biz ne yapıyoruz?

*Gelecek nüfusa bir kamu mal varlığı bırakmadık. Hepsini özelleştirme adı altında sattık ama satış gelirini de bir güzel yedik - içtik.

*Gelecek nüfusa bir birikim de bırakmadığımız gibi onlara Hazine Garantileri adı altında bir güzel kendi dönemimizin savurganlığının borçlarını bırakıyoruz. KÖİ projelerinde Hazine garantileri 30 yıla kadar çıkıyor ve tutarı 100 milyar doları aştı bile.

*Gelecek nüfusa ciddi bir borç stoku da hazırladık ve her geçen yıl iç-dış borç yükü artarak devam ediyor.

Kısaca gelecek nesil sayısı hem çok az, hem de onlara çok kötü bir miras bırakıyoruz.

Acaba çocuklarımız reddi miras yaparsa ne olacak?

***

Bugün emeklilik sistemi AK Partinin 2008 reformu ile adeta kilitlendi. İnsanlar çalıştıkça emekli maaşları düşüyor. Niye çalışmak istesinler ki?

Onlara çalıştıkça emeklilikte maaşları artacak bir düzen kurdukta mı “40-50 yaşında emeklilik olmaz” diyoruz.

Bir başka sorun da kamunun İTİBAR harcamaları. Her çalışan ve emekli olmak isteyen Ankara’ya bakarak “Kendileri deli gibi harcıyor ama bize gelince mi para yok” diyor.

Ama maalesef EYT’liler de “Erken emeklilik yerine hakkaniyete dayalı bir emeklilik ve çalışma düzeni” istemiyorlar. En azından sözleri bu yönde değil.

***

Bugün AK Parti şu gerçeği kabul etmezse sorun hiç düzelmez. EYT olmadan bile SGK resmen battı batıyor noktasında. Hatta bugünün SGK’sı eskinin SSK’sından daha batık durumda.

2003 yılında bütçeden SGK’ya aktarılan kaynak 15,9 milyar liraydı. Bugünün parası ile (enflasyondan arındırılmış) 64,9 milyar TL ediyor. Oysa 2019 yıllı temmuz ayına kadar SGK’ya bütçeden 115,3 milyar lira aktarıldı. Bu gidişle yıl sonunda bu rakam 195 milyar liraya ulaşacak.

Kısaca AK Partinin ilk yılında bugünün parası ile 65 milyar lira olan Sosyal Güvenlik açığı bugün 195 milyar liraya fırlamış durumda. SGK açığı AK Parti döneminde reel olarak 3 kat artmış durumda.

***

SGK yılın ilk 7 ayında 12,9 milyon emekliye 180,7 milyar maaş ödedi. Ayrıca sağlık için ise 82,2 milyar lira harcadı. Merkezi bütçeden bir para aktarımı olmasa bugün sağlık gideri hariç emeklilere aylık kalan para 9,5 milyar lira ediyor. Bu da 1 emekliye ortalama 730 lira demek oluyor.

Bu sistemin gitmeyeceğini, gelecek yıllarda emeklilere reel bir maaş ödeme imkanımızın EYT çıkmazsa dahi kalmayacağını aslında herkes biliyor. Ama kimse gerçeği kabullenip çözüm yolu da aramıyor.

Bugün (2018) nüfusun yüzde 67,84’ü olan 55 milyon 633 bin kişi 15-64 yaş aralığında, yani çalışma yaşında. Bu nüfusa iş sağlamazsak nasıl emeklilik istemeyin diyebiliriz?

55,6 milyon orta yaş nüfusun 32,7 milyonu (%58,8) çalışma piyasasında. Ama bunların bile 4,6 milyonu işsiz. Daha çalışmak isteyenlere bile iş bulamazken, emeklilik isteyenlere nasıl iş bulun ve çalışın diyeceğiz.

Maaş bağlama oranını yüzde 50’den yüzde 35’e düşüren bizdik. Sonra da BES’e girin yüzde 25 Hazine desteği verelim diyen de biziz. Madem destekleyeceğiz neden çok çalışanın maaşını artırıcı destek vermiyoruz?

Türkiye’de çalışanın da süründüğü, emeklinin de süründüğü bir düzen kurduk. Maalesef hepsi siyasetin ağzına bakıyor. Oradan gelecek ulufeler ile hayatlar şekilleniyor. Mesele sistemi siyasetin lütfü ile şekillenmesinden kurtarmak istemiyoruz.

Çalışana ve çalışmak isteyene iyi bir iş ve sosyal imkanlar sağlamak, sonrada çalışmayı teşvik edip, erken emekliliği cazip olmaktan çıkartmak gerekiyor. “Ben yokum” demekle sorunlar çözülmediği gibi birikmeye de devam ediyor.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (109)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.