Kim bilir bu konuda 15-20 yıldan beri kaçıncı yazım olacak... Aslında 2-3 yıldır bu konuyu yazmayı bırakmıştım ama sayın Ali Babacan 3 gün önce acı itirafları dile getirince yeniden yazmak şart oldu.
Belki de son kez yazacağım.
Konu sermaye piyasaları.
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan Sermaye Piyasaları Birliği'nde konuşmasında; Türkiye'nin büyüme sürecinde bankacılığa dayalı modelin sınırlarına geldiğini, kredi oranının mevduatın yüzde 120'sine ulaştığını belirterek "Sermaye piyasalarımız bundan sonraki ekonomik büyümenin merkezinde olmak zorunda" dedi.
Sayın Bakan bir de ekleme yaparak sermaye piyasalarında 'güvenin' oluşması için herkese tek tek görev düştüğünü açıkladı.
2003 yılından 2015 yılına kadar nerede ise her gün bu açıklamayı bekledim: Ak Parti gelecek ve Türkiye faiz belasından kurtulacak diye umut ettim durdum. Ak Parti gelecek bankacılık ve faizcilik yerine ortaklık ve sermaye piyasaları gelişecek diye nasıl güçlü hayallerim vardı bilemezsiniz.
Bu hayal uğruna iktisat fakültesinden mezun olduktan sonra bankacılık yapmadım. Faizci olmayacağım diye ortaklık piyasasında meslek hayatıma başlamıştım. Rahmetli Turgut Özal sermaye piyasalarını-borsayı Türkiye'nin geleceği olarak ilan etmişti. Özal'ın işaret ettiği yoldan gitmek benim için bir şerefti.
Ama olmadı...
Hiç kusura bakmayın, açık açık yeniden yazacağım: 2003 yılından 2015 yılına kadar biz faizi hiç tartışmadık; hep faizin oranını tartıştık. Hep faizin düşmesi için çabaladık ama faizin yerine alternatif piyasaların gelişmesine hiç eğilmedik.
2008-09 krizinde bir kez ümitlenmiştim. Bankalar kredileri bir bir geri çağırmaya başlayınca ve ekonomiyi ümük sıkar gibi sıktıklarında "Şimdi sermaye piyasalarının önemini anlayacaklar" dedim... Ama yine olmadı.
İki rakam vereyim:
Yıl 2003: Türkiye'de kredi büyüklüğü 66 milyar TL. Aynı yıl Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ise 455 milyar TL. 2003 yılında tüm kredilerin GSYH'ya oranı yüzde 14,5
Yıl 2014: Türkiye'de kredi büyüklüğü 1 trilyon 240 milyar TL. Aynı yıl Gayri Safi Yurtiçi Hasıla ise 1 trilyon 749 milyar TL. 2014 yılında tüm kredilerin GSYH'ya oranı yüzde 70,9
Ben kredileşme oranına aslında faizli piyasa oranı diyorum. Faizin oranını düşürdük ama faiz pazarını muazzam büyüttük. İktisat fakültesindeki bir çok arkadaşım 5 vakit namaz kılıp akşama kadar faiz pazarlıyor.
İşte bu nedenle keşke faizin oranını tartıştığımız kadar faizin kendisini de tartışsaydık diyorum. Keşke faiz piyasasına alternatif uzun vadeli piyasaları da geliştirseydik diye hayaller kurmuştum.
Evet, sayın Babacan'ın dediği gibi "güven" çok önemli. Çünkü borsada "güven" dibe vurmuş durumda. 15 yıldır bir örnek veririm: Belediye pazarında bile çürük mal satarken belediye denetim ve sorumluluk üstlenir ama bu borsada o kadar çok çürük-hileli mal satıldı ve insanlar dolandırıldı, kandırıldı ve soyuldu ki.
Borsada "güven" anlamı olmayan bir kelime haline geldi.
Bakın daha bir hafta önce Kiler Market'in halka arz ve borsa serüvenini kısaca özetledim. Ve sonra şirketin satış kararı açıklanmadan hissede yaşanan kimsenin bilmediği yükseliş ve son gün açıklanan satış haberi.
Öyle örnekler var ki!
Millete satıldıktan bir kaç yıl sonra batan şirketler daha dün yaşanmadı mı? Yazıktır, günahtır...
Ortaklık bir kültürdür; toplumsal dayanışmanın bir kültürüdür. Refahın paylaşıldığı bir kültürdür. Ben borsa ve yollarda araç kullanımını yani trafiği medeniyet olarak çok önemsiyorum.
13 yıldır yolları sonuna kadar açılanların artık bu medeniyetin ne aşamada olduğunu bilmelerini bekleyemeyiz. Veya borsada kazandıklarını zannedenlerin.
Aslında kaybediyoruz, eriyoruz. Faiz belası her yanımızı çığ gibi sararken ortaklık kültürümüz güvensizlik temelinde eridi bitti. Ciddi bir yatırımcı kalmadı.
Tasarruflarımız için tek seçenek faiz. Veya bir yatırım için kaynak aradığımızda da tek seçenek faiz. Faiz, faiz, faiz...Başka yol yok mu?
Sayın Babacan konuşmasında sermaye piyasalarını artık yeni harita olarak gösterirken maalesef yine ortaklıktan bahsetmiyor. "Şirketler tahvil satısın" diyor. Yani hisse senedi-ortaklık yerine tahvil-faiz diyor.
Beceremedik... Ortaklık kültürünü ekonominin faize alternatifi haline getiremedik. Oysa batı toplumlarında büyük şirketlerin uzun vadeli büyüme yolları ortaklık piyasasından geçiyor. Ortak alarak daha hızlı büyüyorlar.
Biz ise bütün yolları faize bağladık. Tek yol faiz..
yüzde 14'den
yüzde 70'e
veya
7'den 70'e faize bağlandık.
Not: Son yıllarda borsada yapılan düzenlemeler borsayı bir ortaklık piyasası yapma yerine bankalara alternatif faizli borçlanma piyasası haline getirdi. Oysa reel büyümenin yolu kaynakların toplumla paylaşılmasından geçiyor. Başaramadık.
Şahsen bu başarısızlıkta kendimi de çok suçluyorum. Daha çok çalışıp daha çok anlatmalıydım.