İktisat biliminin temel kuralıdır: Kaynaklar sınırlıdır ama ihtiyaçlar sınırsızdır. Kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların giderilmesi bilimidir iktisat.
Kaynakların kıt-sınırlı olduğunu herkes kendisinden bilir. İster sabit gelir olsun, isterse teşebbüs geliri olsun ya da yardım geliri olsun sınırlı bir gelir vardır. Hatta devletin de gelirleri sınırlıdır.
Ben istediğim kadar para basarım deseniz de sınırlı kaynaklara sahipsinizdir. Para bastığınızda fiyatlar artacağı için o fazladan basılan para ile her istediğinizi alamazsınız.
Bu kadar teorik bilgi yeterli. Şimdi bizim ne yaptığımıza bakalım.
Büyük ülkeyiz.
Son 20 yılda çağ atladık.
Uçuyoruz, süper gücüz hikayelerini bakalım ihtiyaçlarda nasıl kullanmışız?
THK uçaklarının uçması için 4 milyon dolar lazımmış. Ama kıt kaynaklardan bulamadık.
Tank-Palet Fabrikası için 50 milyon dolar yatırım lazımmış. Ama kıt kaynaklardan bulamadık.
Yol yapacaktık ama kıt kaynaklardan devlet para bulamadığı için Hazine garantili müteahhitlere yaptırdık.
Köprü yapacaktık ama kıt kaynaklardan devlet para bulamadığı için Hazine garantili müteahhitlere yaptırdık.
FSM Köprüsünü 120 milyon dolara (Bugünkü değer 480 milyon dolar) yapan devlet, YSS Köprüsünü 3,5 milyar dolara müteahhide yaptırdı. Ve üstüne de 6 milyar dolar Hazine garantisi verdi.
FSM Köprüsünü yapan Japon firmanın 1,2 milyar dolara yaptığı Osmangazi Köprüsüne 13 milyar dolar Hazine garantisi verildi. Osmangazi Köprüsünü de yine Hazine garantili müteahhitler işletiyor tabii.
2012-13 yıllarında adeta para akan ülkemizde (iki yılda toplam 144 milyar dolar yabancı sermaye geldi) para yok diye Hazine garantili müteahhitlere gerekli ve gereksiz (acil ihtiyacı düşük) ihale üstüne ihaleler verildi.
Ve şimdi dışarıdan para gelmiyor ama biz bu müteahhitlere her yıl on milyarlarca lira ödüyoruz. Çünkü verilen Hazine garantileri dolmuyor, yetişmiyor.
Ama durun...
Daha bitmedi...
Mesela yangın söndürmeye uçak alamıyoruz ama ille de Kanal İstanbul diyoruz. Yangını söndüremiyoruz ama inadına Kanal İstanbul yaparız diyoruz.
Mesela 4 milyon dolar bulamıyoruz ama Akyazı-Kurtköy arasını işleten Cengiz-Limak ikilisine 7 yıl ek işletme süresi verip 4 milyar dolar kıyak yapabiliyoruz. Neymiş efendim, yapım maliyetleri artmış. İyi ama o zaman neden ihale diye bir şey var.
Anlayacağınız bizim kıt kaynak teorimiz millet ve ülkemiz için geçerli.
Hazine garantili müteahhitlerimiz için kıt kaynak teorimiz işlemiyor. Onlara kaynaklarımız nerede ise sınırsız.
İyi ama bunun da bir faturası, toplumsal maliyeti olmayacak mı? Bugün yanan ormanlarımız bunun bir faturasıdır ama asıl fatura daha büyük...
Siz gençleri düşünün. Gelecek kuşakları düşünün. İşte onların geleceğini asıl bu üç-beş Hazine garantili müteahhide sattık.
Asıl felaket burasıdır.
Asıl tehlike burasıdır.
Asıl karanlık gelecek burasıdır.
Asıl yıkım burasıdır.
GELİR TRANSFERİ
Efendim son 12 aylık ihracatımız 200 milyar dolar sınırını aştı. Hep beraber sevinelim...
Bu uğurda iç talebin kısıldığını, tüketimin azaltıldığını da unutmayalım. Ama daha önemlisi şudur: Ne maliyete üretiyorsun ve ne fiyata satıyorsun?
Yani bir değer mi kazanıyorsun, yoksa ülkenin değerlerini dışarıya mı aktarıyorsun?
Asıl soru burada.
Bir zamanlar Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Davut Kavranoğlu’nun TİM İnovasyon toplantısında konuşması vardı: “Daha çok limon, daha çok hıyar satarak kalkınma olmaz”
Bu cümle hepimize atasözü olsun...