Sanırım bu mesele ilk olarak Haziran ortasında gündeme geldi. Mayıs ayı sonunda (31 Mayıs 2018) 135 milyar TL olan emisyon hacmi, Haziran ortasında (14 Haziran 2018) 160 milyar liraya yükseldi.
Sadece 10 iş gününde emisyon hacmi 25 milyar lira artış gösterdi.
Emisyon hacmi nedir? Biz buna kısaca piyasaya sürülen kağıt para diyoruz. Madeni para tutarı zaten çok daha az olduğu için, emisyon hacmi basılmış ve piyasaya sürülmüş fiziki para tutarını vermektedir diyebiliriz.
Emisyon hacmi son olarak 17 Ağustos günü 180,8 milyar liraya yükseliş gösterdi. Böylece Mayıs ayı sonuna göre 2,5 ayda basılan para tutarı 45 milyar lira artış gösterdi.
Peki, bu para karşılıksız mı basıldı?
Geriye dönüp bakıyoruz.
25 Ağustos 2016: Emisyon hacmi 121,5 milyar lira. Aradan sadece 10 iş günü geçiyor.
09 Eylül 2016: Emisyon hacmi 140,7 milyar liraya ulaşıyor. Emisyon hacmi sadece 10 günde yüzde 16 artış gösteriyor.
Nitekim Mayıs-Haziran arası 10 günde yaşanan emisyon artış oranı da yüzde 18,5 oranına ulaşmıştır.
Emisyon hacmi tutarına günlük olarak baktığımızda (Ocak 2011 sonrası) nerede ise her yıl bazı ara günlerde sıçrayışlar ve geri ödemeler görüyoruz.
Mesela 24 Ağustos 2011’de 57,6 milyar TL olan emisyon hacmi, sadece 3 iş günü sonra 29 Ağustos 2011’de 63,3 milyar liraya yükseliyor.
11 Ekim 2012’de 60,6 milyar TL olan emisyon hacmi, 24 Ekim 2012’de 70,9 milyar liraya çıkıyor. 03 Ocak 2013’de ise yeniden 59 milyar liranın altına düşüyor elbette. Zaten emisyon hacminde ani sıçramaların ardından hemen geri dönüş oluyor ve emisyon hacmi daralıyor.
Fakat gelelim işin bir başka yönüne.
22 iş günü ortalama aldığımızda bu yılın başında 130 milyar lira olan emisyon hacmi, Ağustos ortasında 150 milyar liraya ulaşmış oldu. Önceki yıl ise bu tutar 122 milyar liradan 132 milyar liraya çıkmıştı. Kısaca bu yıl ekstra artış 10 milyar lira civarında.
Not: Emisyon hacmi yıl içerisinde ani sıçrama günleri yapmış olması yanında, bir de yıl içerisinde çanak formatı gibi düşüş ve yükselişler yaşamaktadır. Bunlar elbette ekonominin gereği olarak MB tarafından yönetilmektedir.
Geldiğimiz son nokta itibari ile emisyon hacminde geçmiş yıllarda olduğu gibi kısa süreli yükselişler yaşanmıştır. Bütün mesele 3,5 trilyon liraya gelen Türkiye ekonomisinde 10-15 milyar lira gibi emisyon hacmine başvurma ihtiyacının olup olmamasıdır.
Paranın dolaşım hızı gibi etmenler dikkate alındığında şunu söyleyebiliriz: Para basarak sağlanacak 10-15 milyar lira faydanın bütün ekonomide oluşturacağı tahribat 300-500 milyar lira gibi devasa boyutlardır. O nedenle herkesin para basarak günü kurtaralım mantığına yönelmemesi, karşılığında enflasyon sıçraması ve faiz yükselişlerinin oluşturacağı devasa maliyetleri hesaba katması gerekir. Karşımızda Venezuela gii bir örnek dururken hem de.
PETROLÜN DİRENİŞİ
Dünya ekonomik büyümesi ve emtia fiyatları arasında bir bağ kurulabilir. Reel talep artışından beslenen finansal talep artışı da eklendiğinde, emtia fiyatlarında sert yükselişler yaşanabiliyor.
Bu alanda ben özellikle küresel altın fiyatları ile petrol fiyatlarını izliyorum. Bunun yanına başka emtia fiyatları da elbette eklenebilir.
Petrol fiyatlarında son büyük düşüş 2014 yılı ortasında 110 dolardan 27 dolara kadar yaşanan gerilemede oldu. Ardından gelen alımlar ve OPEC gibi ülke kararları ile fiyatlar 60 doların altında bir miktar denge buldu.
Son hareket 2017 ortasında 44 dolardan başladı ve halen 75 doların üstünde seyrediyor. Ama buna karşılık altın fiyatları 1350 dolar seviyelerinden 1200 doların altına geriledi. Uzun vadede önemi azalacağı nerede ise kesinleşen petrolün hala yüksek fiyat direnişini açıkçası çözemedim. Ama öyle görünüyor ki, petrolde bir süre daha yüksek maliyetler devam edecek gibi. Hele de bizim gibi kur şoku yaşamış ülkeler için bu maliyet çok daha büyük önem arz ediyor.