Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati Merkez Bankası’nın politika faizini önemsizleştirdiklerini açıklamıştı...
Yine Nureddin Nebati, dar gelirlilerin haricinde nerede ise herkesin kazandığı bir model oluşturduklarını söylemişti. (Sadece dar gelirliler kaybetti)
Çok haklı...
Nebati 2002’de 1 milyon aileye yapılan sosyal yardımının 4,4 milyon aileye çıkardıklarını da sevinçle bildirmişti.
Gerçekten çok haklı...
Bugün Türkiye’de işsizlik önemsiz bir konu haline geldi. Dün TÜİK Temmuz ayı işgücü verilerini açıkladı. Sadece bir ayda çalışan sayısı 694 bin kişi azalmış oldu. Hem de yaz ayında...
Burada bir nokta daha var: Çalışan 694 bin kişi işini kaybetti ama işsiz sayısı sadece 280 bin kişi arttı. Çünkü işgücüne katılım 414 bin kişi azaldı. Şimdi durumu toparlayalım: Demek ki epey bir aradan sonra toplumda yeniden bir iş bulma ümitsizliği başlamış...
Ama asıl meselemiz bu değil.
Dün bir kaç rakam vermiştim. 2018 yılından, yani Başkanlık Sistemi geleli ne olduğuna bakmıştım. Bundan 4 yıl önce bir çalışan açlık sınırı üzerinde çalışıyormuş. Hatta maaşının yüzde 42’sini açlık dışına artırabiliyormuş. Oysa 2022 Haziran ayında tam da açlığa çalışır duruma gelmiş. Açlık dışında maaş vs yok olmuş.
Kısaca boğaz tokluğuna çalışır olduk.
İyi ama insanların çalışma hayatı hiç mi bir gelecek hayali oluşturmayacak? Evlatlarını okula verip, onlara harcama yapmayacak... Hiç mi harçlık vermeyecek? Hiç mi yol parası olmayacak? Hiç mi elbise almayacak? Hiç mi kitap okumayacak?
Açlıkla sınırlı bir hayat süren toplum hiç mi hayal kurmayacak?
İşte bu nedenle işsizliğin önemi kalmadı.
İşte bu nedenle çalışmanın da bir hükmü kalmadı.
Sadece boğaz tokluğuna iş beğenmeyen şükürsüzler ülkesi oluverdik. Oysa iktidar sabır ve şükür tavsiye ederken yeni modelle uçacağımızı söylemişti.
DIŞ AÇIK BOZULMAYA DEVAM EDİYOR
Yılın ilk 8 ayında 239 milyar dolar ithalat ve 165,8 milyar dolar da ihracat gerçekleştirdik. Dış ticaret açığımız -73,2 milyar dolara yükseldi (önceki -29,8 milyar $)
Fakat bu yıl ilk sekiz ayda altın ve enerji ithalatımız 32,5 milyar dolardan 70,1 milyar dolara çıktı. Net enerji ve altın açığımız 55,6 milyar dolar oldu. Kısaca altın ve enerji hariç tutulduğunda ilk 8 ayda dış açığımız -8,8 milyar dolardan -17,6 milyar dolara yükseldi.
Dikkat ederseniz burada altın ve enerji hariç tutulduğunda bir iyileşme değil bir kötüleşme yaşanıyor. Ama cari işlemlerde ise tersine bir iyileşme var.
Ticari işlemlerde açık artarken hizmet ve müteahhit gelirlerindeki artış bunu karşılıyor. Oysa bir yeni modeli cari fazla üzerine kurmuştuk. Ama bu beklentimiz de gerçekleşmiyor.
Neden?
Çünkü sattığımız ürünlerin fiyatı artmıyor ama aldığımız ürünlerin fiyatı artıyor. Biz ihracat artışını miktar bazında, ithalat artışını ise fiyat bazında yaşıyoruz.
Bunun anlamı şu: Sattığımız ürünler ucuz ama aldığımız ürünler pahalı...
Bu sürece dayalı olarak söylüyorum: Kimse refah ve zenginlik beklemesin. Bu model fakirlik üzerine kurulu bir yapısal çöküşten başka bir şey değildir.
Gittikçe fakirleşeceğiz, gittikçe varlıklarımızı kaybedeceğiz ve sonunda yönetilemez bir ülke oluvereceğiz.
Bence buna da hazırlık yapın... İşimiz gerçekten çok zor.