Kim ne verirse 5 lira fazlası benden dedikten sonra ülkeye 10 yıl kaybettiren kimdi? Ya da herkese 2 anahtar dedikten sonra fakirliği herkese yaygınlaştıran...
Herkesi erken emekli eden ile emeklilik sistemini düzeltmek yerine ikinci kez EYT’yi çıkartarak sistemi çökertenler...
Her ile üniversite mantığı ile bu ülkede ara elemanı yok eden, vasıfsız ama üniversite mezunu gençlerle işsizliği körükleyen...
***
Sağlıkta temel kuraldır: Teşhis tedavinin yarısıdır.
Teşhisi doğru koyamazsan tedavi de tümden yanlış olur.
Örnek mi? Bakın 2021 yılındaki faiz indirme politikasına... Ortada Nass var dediler, faiz sebep enflasyon sonuç dediler... Ülkenin kalkınmasının önünde en büyük engel faizdir dediler.
Ve ekonomide geldiğimiz yer ortada...
***
Bir ülkede deneme-yanılma bu kadar uygulanır mı? Bir ülkenin kaderi bu kadar cehalet fikirlerle yönetilme gibi kadere maruz bırakılabilir mi?
Bakın son günlerde sıkça yazıyorum ama tekrar edeceğim: Türkiye’de siyasi partiler maalesef birer fikir kurumları yerine çıkar örgütleri haline geliyor.
Bunun önüne kesinlikle geçmek zorundayız. Çünkü siyasiler kendi kaderleri için ülkenin kaderini çok rahatlıkla yakabiliyorlar.
Şu anki demokrasimiz çıkarlar yarışması haline gelmiştir. Kimse ülkenin ve milletin çıkarını ana merkeze oturtmuyor. Aynı şekilde milletin de kısa vadeli anlık çıkarlar daha fazla hoşuna gidiyor.
Ülkenin uzun vadeli çıkarlarına nerede ise tek bir yatırım yapılmıyor.
***
Bunları neden yazdığımı şimdi söyleyeyim: Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek sosyal medya paylaşımında, cari açığı azaltacak ve ülkenin kalınmasına yardımcı olacak diye yüksek teknoloji ürünlerin üretimine 300 milyar lira destek sağlanacağını açıkladı.
Bakınız net söyleyeyim: Keşke bu işler kredi ile dönebilecek kadar basit olsa...
Bu yaklaşım bana 2021 yılında “faizleri düşüreceğiz ve yatırım artacak, kurlar yükselince ithalat azalacak ve herkes o malları düşük faizle Türkiye’de üretecek” zihniyetinin bir başka yansıması olarak geldi.
Hatırlar mısınız 2018 yılını... 23 adet yatırım projesi için teşvik belgesi düzenlenmişti. Hatta bu teşvikler o kadar güçlüydü ki, adına da “Proje Bazlı (Süper) Teşvik Sistemi” denilmişti.
Bu yatırımlara, 1-vergi teşviki, 2-istihdam teşviki, 3-finansal destekler, 4-yatırım yeri desteği ve 5-diğer destekler adı altında adeta deste üstüne destek verilmişti.
Sahi, çok büyük törenle lanse edilen o yatırımlar ne oldu? Hani sadece bu yatırımlar sayesinde cari açığımız 19 milyar dolar iyileşecekti?
***
Mesele şudur: Türkiye 80-90 arası kalkınma programı haricinde hiç bir kalkınma programı uygulamadı.
Kalkınma programı öyle finansçıların sandığı gibi plansız-programsız olmuyor. Hele hele kredi veririm ve kalkınma sağlanır düşüncesi sadece bir rüyadan ibarettir.
Kalkınma için eğitimden başlayarak çok geniş bir plan-program gerektiriyor. Bu konuda İYİ Parti’den Ümit Özlale’nin 3 adet sunumunu önerebilirim.
AK Parti’nin adında “adalet” ve “kalkınma” yazıyor ama bu ülkede hiçbir şekilde uygulamadığı tam da bu iki şeydir.
Yıllardır bu konuda yazıp dururum. Ak Parti 2007 yılında yabancı sermaye bolluğunda kalkınma programına geçmesi gerekirken o paraları adeta heba etti ve fırsat trenini kaçırdı. Şimdi bırakın geleceğe yatırım yapmayı, gelecek nesillerin varlığını satarak günü kurtarıyoruz. (KÖİ projeleri vs )
Maalesef ki, muhalefetin de geçen seçimdeki seçim vaatleri bir kalkınma ve geleceği kurtarma hamlesinden ziyade günü kurtarma vaatlerinden oluştu. Gerçi “ortak politikalar metni” çok güçlü olmasına rağmen liderler nezdinde nedense pek kullanılmadı. Muhtara sekreter mesela çok daha fazla yer aldı. Ya da herkesin emekli edilmesi gibi...
***
Türkiye’de siyaset ve siyasal partilerin bir an önce fikir kulüplerine dönüşerek çıkar örgütü niteliğinden kurtarılması gerekiyor.
Bir dönem medya üzerinden zenginleşmenin bağımsız medya olarak sunulması gibi, bugün de siyasetin yeniden dizaynı gerekmektedir.
Ulufe dağıtan siyasetten, fikirlerin çalıştığı ve ülkenin ilk plana alındığı siyasete geçilmesi gerekiyor. Aksi halde Türkiye olarak emsallerimize göre geri geri gitmeye devam ederiz.
Dünya’nın düz olduğunun yeniden tartışılmaya başlandığı bir ülkede, adaletin ve anayasanın bile ciddiye alınmadığı bir ülkede kredi vererek teknolojik kalkınmanın olmasını beklemek rüya gibi bir şey olsa gerek.
Lütfen biraz ciddiyet.