İnançsal düzeyde ekonomik çıkmaz

İbrahim Kahveci

Bugün küresel ekonomik düzene baktığımızda karşımızda duran devasa sorunun “gelir dağılımı” olduğunu hepimiz biliyoruz. Bizim atalarımız buna “biri yer, biri bakar;kıyamet ondan kopar” demiştir.

Nitekim de öyle olmaktadır. Her gelir dağılımı bozukluğunda dünyada kıyamet kopmaktadır.

Birinci ve İkinci Dünya savaşlarına giden yol gelir dağılımı bozukluğu ve ekonomik krizle beslenmiştir.

Gelir dağılımı bozukluğu ve ekonomik çıkmazların demokrasilerde bile radikal seçim sonuçlarına yol açtığını bugünden değil, tarihten biliyoruz. Mesela İkinci dünya savaşı öncesi İspanya iç savaşı ve İtalya seçimleri bunun en önemli göstergelerinden biridir. Hatta Nazilerin Almanya’da seçim zaferi de yine benzer olguya bağlanabilir.

Gelir dağılımı bozuldukça seçmenlerde radikalleşiyor. Milliyetçilik duyguları daha bir ön plana çıkıyor. Bir arayış içerisine girildiğinde çözüm orta yol modellerde değil, uç noktalara ve çatışmalara giden yolda aranıyor.

Thomas Piketty “Yirmir Birinci Yüzyılda KAPİTAL” isimli kitabında gelir dağılımındaki bu aşırı bozulmanın yeniden zirveye çıktığını anlatıyor.

Costas Lapavistan ise “finansallaşma ve kapitalizmin krizi” kitabında kuralsızlaşan finansal piyasaların havadan para kazanma olgusu ile bozulan ekonomik düzene vurgu yapıyor.

Paul Krugman ise, başta “Bir Liberalin Vicdanı” olmak üzere eserlerinde ücret düzeylerindeki büyük bozulmaya dikkat çekiyor. Krugman, özellikle son 30 yılda çalışmanın ve çalışanların şartlarındaki büyük bozulmaya özel önem veriyor. Oysa son 30 yıl (80 sonrası) ekonomik büyüme açısından hiçte küçümsenecek bir düzeyde olmamıştır. Büyüme ve fakirlik aynı anda yaşanmıştır.

Bu konuyu “Fakirleştiren büyüme” başlığı bir kaç kez işlemiştim.

***

Aslında kapitalizmin yaşadığı krizlere ilişkin batı kaynaklı o kadar daha çok kitap ve makale söyleyebiliriz ki. İnsanlar tartışıyor-eleştiriyor ve yeni görüşler öneriyor.

Yaşadığımız ortama baktığımızda şunu görüyoruz:

-Gelir dağılımı 1900’lere geri döndü. Aşırı bozuk.

-Çalışanların durumu berbat. Reel ücretler sürekli geriliyor.

-Çalışarak ahlaklı kazanmanın yerine, finansallaşma eşliğinde dolandırıcı bir düzen olarak kuralsız havadan para kazanma düzeni geldi.

Vs vs vs

***

Peki, bu kadar adaletsiz dünyada biz ne yapıyoruz? Bizler inançsal düzeyde kapitalizmin yaşadığı çıkmaza ne gibi somut öneriler getiriyoruz?

Sakın bana “Mevduat Bankacılığı yerine Katırım Bankacılığı düzeni getiriyoruz” demeyin. Çünkü son dönemde kapitalist krize karşı somut tek adımımız bu oldu.

***

Eskiden bir yazımda şöyle bir başlık kullanmıştım: “Biz ayrı kapıların insanıyız”. O yazıdan bir kaç cümle aktarmak istiyorum.

“Zenginlik yaşlı bir nüfusta, az sayıda ellerde ve finansal kuruluşlarda toplanmışken, ülkeler kriz önlemlerinde maliyeti geniş halk kitlelerine yüklüyor.

-Kimse mali sektöre vergi getiremiyor

-Kimse vergisiz kazançlarla biriken servetlere dokunamıyor

-Kimse zenginden alıp-fakire veremiyor.

Toplumlar derin sosyal yaralar barındırıyor. Henüz dışarı vurmuyor diye kimse bugün kayıtsız kalamaz.

Dünyada son 30 yılda;

-sadece gelir dağılımı bozulmadı,

-sadece kolay zengincilik yolu açılmadı,

-sadece aldatmacaya dayalı hileli ticaret-finansal yolsuzluklar gelişmedi

Oysa son 30 yılda

-ucuz işçilik gelişti

-ucuz üretim gelişti

-çalışma baskısı gelişti

-paranın değeri arttı, insanın değeri azaldı

Kısaca son 30 yılda toplumlar o kadar kastlaştılar ki. Artık zenginin fakire tahammülü kalmadı. Resmi kölelik olmasa bile, fiili kölelik yeniden geldi.

Artık yerler ayrıldı

Kapılar bile ayrıldı

Kısaca; toplumsal ayrışma yeniden dünya sahnesinde.

Artık aynı dünyanın insanları olmamıza rağmen farklı dünyalar yaratabiliyoruz.

Mekanlarımızı ayıramadığımızda bile kapılarımızı ayırıyoruz... Aynı mekana, farklı kapılardan giriyoruz.

Adamına göre kapı dönemi

Paralılar ön kapıdan şaaalı giriyorken

İşçiler arka kapıdan sinsice çıkıveriyor.”

***

Bugün ülkemizde faiz piyasası ekonomideki payını son 14 yılda yüzde 13’den yüzde 76’nın üzerine çıkardı. Krize karşı sayılan önlemlerin de büyük kısmı “yeni kredi imkanı” olarak faize dayanıyor.

İnançsal düzeyde krize karşı geliştirilmiş tek bir fikir kırıntısına rastlamak imkansız. Neden acaba?

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (28)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.