Bunu sadece MB eski Başkanı Murat Çetinkaya olayında görmedik. Bunu Lütfi Elvan olayında gördük, bunu Naci Ağbal olayında gördük, bunu eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül olayında da gördük.
Bir anda politika değişimi ile hem adalette hem de ekonomide tam ters istikamete dönüvermedik mi?
O nedenle söylüyorum: Ekonomide en büyük risk Erdoğan’dır.
***
Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan TBMM Plan Bütçe Komisyonu’na bilgi verdi. Burada tek cümle ekonomi dünyasının dikkatini çekti.
“Büyümeden ödün vermeden dezenflason sağlanabilir”
Ben basit şekilde izah etmeye çalışayım: Enflasyonla mücadelede faiz artırımları yolu ile ilk amaç kredili tüketimi kısarak talebi düşürmektir. Bu sayede talep düşüşü fiyatların artmasını engeller.
İktisatta ilk öğrettikleri şey fiyat oluşumudur. Fiyatlar arz ve talebin kesiştiği noktada oluştuğuna göre talep düşüşü fiyatları en azından artış yönünde engeller.
Nitekim OVP’de 2024 iç talep artışı yüzde 20’lerden yüzde 3,6’ya düşecek şekilde plan yapılmıştır.
Lakin OVP iç talep düşerken büyümenin dış taleple sağlanacağını düşünmüş... Sanırım dış dünyadan pek haberleri olmamış. Çünkü başta ABD olmak üzere yükselen faiz hadleri tüm küresel ekonomiyi daha durağan hale getirmeye başladı bile.
***
2019 yılını hatırlayın. Daha önce grafiğini de vermiştim: O kemer sıkma döneminde yaklaşık 1,5 milyon kişi işini kaybetmişti.
Diyeceksiniz ki ama 2019 yılında az da olsa büyüme oldu... Evet, Türkiye’de enflasyon verileri ciddi şüpheler uyandırırken buradan gelen verilerle oluşan büyüme rakamlarında da benzer şüpheler görülmektedir.
Mesela hem enerji tüketimi azalıyor, hem çalışan sayısı düşüyor ama bir de bakıyorsunuz ki Türkiye ekonomisi büyümüş... Buna büyüme deniliyorsa ...
Ama asıl meselemiz bu değil.
OVP 2024 yılında yüzde 4,0 ve 2025 yılında da yüzde 4,5 büyüme beklediğini yazmış. Aynı OVP’de çalışan sayısının da bu yıl ortalama 31.654 bin olacağını ve gelecek yıl 32.428 bine çıkacağını varsaymış. Yani istihdam da artacakmış...
Hem enflasyon düşecek
Hem büyüme olacak
Hem çalışan sayısı artacak ve de
Hem de dış ticaret açığı azalacak...
Böyle bir şeye imkan var mı?
Aslında yok ama yine aslında var.
***
Seçimlerden önce defalarca yazdığım senaryoyu hatırlayın...
İktidar kazanırsa iki tercihi vardı: 1-Nebati ve onun temsil ettiği irrasyonel politika ile devam ederse “bir iki yıl sanal cennete devam eder ama sonra aniden bütün ülke olarak çökeriz” diyordum. O “büyük yıkım” dediğim senaryo bitti.
2. senaryo ise rasyonel politikalara dönüş. Hiç beklemediğim şekilde Erdoğan seçim öncesi söylediklerinin (faiz konusunda) tam tersi bir yola girdi. Ülkemiz adına çok sevindim...
Bu senaryoya “Büyük Sıkıntı” demiştim. Yıkım değil ama sıkıntı olacak... Bu senaryoya göre en az 1,5-2,0 yıl büyük sıkıntı çekeriz ve kemer sıkarız diyordum. Muhtemelen bu süre içerisinde de en az 3-4 milyon mevcut çalışan işini kaybeder diye beklediğimi yazmıştım.
Eğer muhalefet iktidara gelseydi bugün Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan’ın ana hatları ile yaptıklarının benzerini yapacaklardı. Tabii daha geniş katılımlı bir program olacaktı.
Sadece ekonomi ayağı değil, adalet gibi tamamlayıcı tüm alanlarda da iyileşmeler yapılacaktı. O nedenle muhalefetin programı ile gitseydik iki değişken oluşacaktı: 1- Sıkıntı süresi 1,5-2,0 yıl yerine 4-6 aya düşecekti. 2. madde ise işsiz sayısındaki 3-4 milyon yerine 400-600 bin kişi ile sınırlı kalacaktı.
Burada iki temel nokta var: Muhalefetin ekonomi kadroları çok güçlü idi ve ekonomi için en önemli şart olan GÜVEN çok yüksekti. İkinci madde ise sadece ekonomi ile değil daha geniş kapsamlı bir program yapılmıştı.
***
Şimdi Gaye Erkan’ın sözüne dönelim.
Evet, hem enflasyonla mücadele hem de büyüme olur mu? Olur... ama güven unsuru çok yüksek, kredibilitesi çok değerli kadrolarla...
Peki Mehmet Şimşek ve Gaye erkan ve diğer kadrolar bu sorunu aşabilir mi?
Hemen söyleyeyim: Erdoğan riski bu kadroların bir çok doğrusunu yok edecektir ve etmektedir. Asıl mesele budur.