İktidarın yıktığı kesin. Hatta bu kadar yıkım bilinçsiz yapılamaz.
Bir dış güç gönderseniz ve ülkeyi yıkın deseniz bundan daha iyi yıkamazdılar.
O kadar yani...
Sadece bir örnek: Faiz sebep-enflasyon sonuç düşüncesi ile ortada Nass var diyerek enflasyon düşmeden faizleri indirdiler. Faiz indirimi tutsaydı yapılacak tasarruf 100-150 milyar liraydı. Ki, faiz indirimi tutmadı ve piyasada faizler yükseldi. Ama suni faiz indirimi ile artan kurlar sadece ve sadece dış borçlarda 2,9 trilyon lira artışa yol açtı.
Bunu ilkokul 3. sınıftaki bir çocuk bile yapmazdı. Bu kadar yanlış bilinçsiz olamaz.
Bu örneğe benzer sayısız vaka mevcut. Ülkemiz ekonomisi yıkılıyor ve bu yıkım bilinçsizce yapılacak yıkımı geçmiş durumda.
***
Peki, muhalefet ne diyor? Hukuk, adalet, bağımsız Merkez Bankası vs ile işler düzelir mi?
Bir örneği son yazılarımdan vereyim.
Sosyal Güvenlik sistemimiz tam bir fecaat.
SGK’ya Hazine’den aktarılan kaynak 2008-2021 yıllarında 1,57 trilyon lira. Bu paranın 2021 değeri 2,8 trilyon lira ediyor. Yılda yaklaşık 200 milyar lira Hazine’den SGK’ya para aktarılmış.
Bugün ülkemizde 13,6 milyon kişi emekli maaşı alıyor. Ortalama emekli maaşı 3300 lira. Bu düşük maaşa karşılık Hazine’den geçen yıl 252 milyar lira ve bu yılın ilk iki ayında 65,6 milyar lira SGK’ya para aktarılmış.
Bu gidişle bu yıl Hazine’den SGK’ya aktarılacak para 350-400 milyar liraya ulaşacak.
Geçen yıl SGK, 583 milyar lira sağlık ve emekli maaşı giderinde bulunmuş. Bu giderin yüzde 43’ü Hazine’den karşılanmış oldu.
Şimdi buna EYT’lileri ekleyin; 3600 ek göstergeyi ekleyin veya kafanıza ne gelirse ekleyin... Ne olacak bu SGK’nın hali? Emeklilerin maaşı nasıl yükselecek? Muhalefet gelince emekliler bu maaşa yeterli mi diyecekler?
Ya da bir başka açıdan soralım: Merkez Bankasını bağımsız yapınca sosyal güvenlik sistemi düzelecek mi?
***
Hukuk, adalet, liyakat vs gelince işler açılacak ve çalışan sayısı daha da artacak ama SGK açığını kapatmaya yetecek mi? EYT ve emekli maaşları artırılınca açık daha da artmayacak mı?
İş öyle basit değil...
Bugün çalıştıkça maaşların düştüğü bir sosyal güvenlik sistemimiz var. Maaş bağlama oranı da yüzde 70’lerden yüzde 35’lere geriledi. Çok ama çok kötü...
Emekli maaşının açlık sınırının altında olduğunu ve bunu açlık sınırına yükselttiğinizi düşünün. Bir de EYT çıktı diyelim. 17 milyon emekliye 5500 lira maaş demektir. Yılda 1,1 trilyonu aşan bir gider oluşur. İyi ama bunun karşılığı var mı?
Kesinlikle yok...
Kamu istihdamı zaten tıka-basa dolu. Kamuya yeni istihdam artışını bırakın, mevcut istihdamı bile yıllar içinde azaltmak gerekecek.
Bakınız şu anda bile 16 milyon çalışan ne yapıyor biliyor musunuz? 13,6 milyon emekliye ve 5 milyon kamu çalışanına bakıyor. Felaket bir şey...
***
Bu işler öyle basit değil. Yıkım o derece yüksek ki, yapımı da epeyce zor olacaktır.
Türkiye’nin en büyük sorunu NÜFUS dengesidir. Büyük ekonomik buhran dolayısı ile yılda 1 milyon 350 bin doğum 1,1 milyona düştü. Yıllık ölüm sayımız da yaklaşık olarak 500 bin civarında. Yani şimdilik genç nüfustan dolayı yılda 600-650 bin nüfus artıyor. (Siz bakmayın geçen yıl nüfusumuzun 1 milyon 066 bin kişi arttığına; bu nüfus artışının 459 bini de ithal; yani Iraklı, İranlı, Afganistanlı, Somalili vs vs. Nüfusu bile ithal ediyoruz.)
Son iki yıldır 0-14 yaş grubu nüfusumuz artmadığı gibi azalıyor. Afrikalı-Asyalı, Ortadoğulu nüfus ithal etmezsek aslında ülke nüfusumuz azalmak üzere... Hızla yaşlanıyoruz.
Eğer büyük bir ekonomik kalkınma programı yazmaz ve çalışmazsak geleceği kapkaranlık bir Türkiye olacak.
Bu konuda muhalefetin büyük bir ekonomik dönüşüm ve kalkınma programı yazması gerekiyor.
Artık Türkiye’yi günübirlik yönetim anlayışı Türkiye’ye ihanet demek oluyor. Yarını düşünmek ve yeni ekonomik modeli oluşturmak zorundayız.
Enflasyon-faiz -döviz sarmalında ekonomi yönetimi günü kurtarır ama yarınımızı kurtarmaz. Üretim-yatırım ve kazanmak üzere yeni bir yol haritası zaruret ötesi bir hal aldı.
Umarım liderler bu gerçeklerin farkındadır ve günü kurtarmak yerine ülkemizi kurtaracak bir yol haritası çizerler.