Geçen yılın (2018) son çeyreğinde yüzde -7,8 daralan takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretimi, bu yılın ilk çeyreğinde de yüzde -4,8 daralma yaşadı.
Küçülme sürüyor ama hız kaybediyor.
Hatta Aralık 2018’de yüzde -9,9 daralan sanayi üretimi Mart 2019’da sadece yüzde -2,2 küçüldü.
Bakan Berat Albayrak şu açıklamada bulundu: “Sanayi üretim endeksi ve sanayinin alt sektörlerinde yaşanan gelişmeler ekonomimizde dengelenme sürecinin pozitif seyrini güçlendiriyor.”
Sayın Bakanın 3D formülü var: Dengelenme-Disiplin-Değişim...
Sanayi üretiminde iki detaya bakıyoruz:
1- Ara malı ve dayanıksız tüketim sektörlerinde üretim yetersiz kalmasına karşılık, dayanıklı tüketim sektöründe üretim Mart ayında yüzde 5,1 artıyor. Yılın ilk çeyreğindeki üretim artışı da yüzde 3,8’e ulaşıyor.
2- Tütün ürünleri imalatı ise yüzde 12,5 artışta. İlk çeyrekteki tütün ürünleri üretim artışı da böylece yüzde 14,4’e ulaşıyor.
Şimdi bu güzel tablonun diğer tarafına geçiyoruz.
Nisan ayında ihracatımız sadece yüzde 4,67 artışla 14 milyar 494 milyon dolara ulaşıyor. İthalat ise 17 milyar 464 milyon dolarda kalıyor. Böylece ilk dört ayda ihracatımız sadece yüzde 3,77 artış gösteriyor ve 59 milyar 792 milyon dolara ulaşıyor.
Burada ne demek istiyorum: Ocak-Şubat aylarında 16 milyar doların altında seyreden ithalat tutarımız mart-nisan aylarında 17 milyar doların üzerine çıkıyor.
İhracatımız ise bir türlü istenen atağı gerçekleştiremiyor.
Şimdi işin parasal kısmına geçelim.
28 Aralık 2018- 03 Mayıs 2019 arasında;
-Toplam krediler 137,8 milyar lira artışla 2 trilyon 442 milyar liraya ulaşıyor.
-TL kredileri 52,7 milyar artarken, yabancı para (YP) kredileri 85,1 milyar artış gösteriyor. Çünkü dolar kuru aynı zaman diliminde 5,27 liradan 5,96 liraya yükseliş göstermiş.
Kısacası reel artış TL kredilerinde geçekleşiyor. YP kredileri dolar bazında 164,3 milyar dolardan 159,6 milyar dolara geriliyor.
Anlayacağınız işimiz TL kredileri ile; yani dayanıklı tüketimi finanse eden sistemle.
Hatırlarsanız bu yıl kamu bankaları ve bütçe üzerinden kamunun adeta para saçtığını iki kez yazmıştım.
Şimdi son verilerle tekrar edelim:
Mevduat bankaları 28 Aralık haftasında 1 trilyon 298 milyar lira olan TL kredilerini yüzde 3,7 artışla 1 trilyon 346 milyar liraya çıkartıyor. Artışın tamamından fazlası ise kamu bankalarından sağlanan kredilerle gerçekleşiyor. Ya da şöyle diyelim: Kamu bankaları 60,8 milyar lira verirken, özel bankalar 4,5 milyar ve yabancı bankalar da 8,1 milyar kredi geri alıyor.
Olayın özeti şu: Kamu bankaları eliyle finanse edilen bir dönem yaşadık ve sanayi üretimi dahil ekonomide küçük bir kıpırtı yaşandı.
Seçim bitti ve para da bitti.
Şimdi kendi yağıyla kavrulma dönemi.
Bankalar tahsil ettikleri paralar ile kredi yenilemiyorlar. En azından TL kredisi yenilemiyorlar. Çünkü bankaların da yurtdışına borcu çok. Artık yabancılar Türkiye’ye riskli ve kaçılacak ülke olarak bakıyor. O nedenle kimse kredi yenilemede cömert değil.
Anlayacağınız seçim döneminde çok ama çok kısa bir hava sıcaklığı yaşandı. Doğal olmayan bu sıcaklığın şimdi faturası ödenecek.
Yani bir dengelenme söz konusu değil.
Tam tersine dengesizlik dizboyu devam ediyor. Bence az daha bekleyin bakın ne göreceğiz.