Dün yazımda doğalgaz örneğini verdim. 2013 yılında 20,3 milyar metreküp doğalgaza 20 milyar 577 milyon dolar ödemişiz.
2016 yılında ise 21,7 milyar metreküp doğalgaza ödediğimiz fatura 8 milyar 647 milyon dolar.
Ocak-Temmuz verilerini alarak karşılaştırma yaptım.
2013 yılında 1,4 milyar metreküp daha az doğalgaz satın almışız. Ama fatura 20,5 milyar dolardı. Oysa 2016 yılında daha fazla doğalgaz satın almamıza rağmen fatura 20,5 milyar dolardan 8,6 milyar dolara düşmüş.
Hadi, 1,4 milyar metreküp doğalgazı hediye kabul edelim. İyi ama buna rağmen Ocak-Temmuz aylarını kapsayan 7 ayda doğalgaz ithalat faturası tam 11 milyar 930 milyon dolar azalmış.
İyisi mi ben size tam fiyatı söyleyeyim. 2016 yılında 2013 yılına göre doğalgaz ithalat faturası aynı miktar olsaydı tam 12 milyar 489 milyon dolar daha az olacaktı. Veya bir başka ifade ile bugün doğalgaz ithalat faturasında 12,5 milyar dolarlık düşüş Türk halkına, sanayicisine yansıtıl(a)mıyor.
Türk halkı ve sanayicisi enerjiyi rakiplerine göre 2,5 kat daha pahalıya alıyor.
***
Bunu yeniden ama yeniden neden yazıyorum. Bugün Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı sorunu maalesef idrak edememiş görülüyoruz. Ekonomide bu tür maliyet yükseltici hamlelerin artan sorunu, ilerleyen zamanlarda birikerek daha büyük maliyet olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle bugünden ısrarla uyarmak durumunda kalıyorum.
Hayatımızı ucuzlatmamız gerekiyor. Hem de acilen.
Bakınız, kamu yatırımlarında da durumumuz aynı noktaya geldi. Hatırlayınız geçmişte şu örneği vermiştim. 1980-1990 arası rahmetli Turgut Özal’ın damgasını vurduğu yıllarda bu ülkede toplanan vergi oranı (GSYH’ya) yüzde 10,5 ila yüzde 14,0 arasındaydı. Ve bu verginin yüzde 23 civarındaki kısmı yol-su-elektrik gibi hayatı ucuzlatacak kamu yatırımlarına gidiyordu.
Bugün ülkemizde toplanan vergi oranı (artan milli gelire rağmen) yüzde 18’lere dayandı. Merkezi bütçe geliri yüzde 24’lere geldi. Ama kamu yatırım oranı maalesef hala tek hanede seyrediyor. Ve de hayatımız bir türlü ucuzlamıyor.
Size bunu örnekle açıklamaya çalışayım.
***
Muş Ovası ülkemizin en büyük 3. ovasıdır. Ama Muş Ovası’nda yetişecek tarım ürünlerini en büyük tüketici pazar olan İstanbul’a taşımanın maliyeti, üretim maliyetinin kat be kat üzerine çıkmaktadır.
Bir başka örnek vereceğim. İstanbul gıda pazarının en büyük tedarikçisi olan Antalya başta olmak üzere Akdeniz ve Ege Bölgesi’dir. Bu ürünleri taşımanın maliyeti Osman Gazi Köprüsü’ne rağmen ucuzlamadı. Köprü geçiş ücreti ile hayatımızın ucuzlaması gerekirken maalesef bu gerçekleşmedi. Çünkü kamu kaynak bulamadığı için köprü gelir karşılığı özel sektöre yaptırıldı. Tıpkı Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi.
***
Bakınız Türkiye yatırıma aç ve muhtaç bir ülkedir. Bugün Almanya’da veya İngiltere’de bir tren yolu yaparsanız bu yatırım kendini 40-50 yılda ancak amorti edebilir. Oysa Türkiye’de bugün İstanbul-Artvin arası bir hızlı tren yolu yaparsanız bu yatırım yaklaşık olarak kendini 10 yılda amorti edebilir. Çünkü her gece binlerce insan 40-50 kişilik otobüslerle bu yolu saatlerce süren yolculukta kullanıyor.
Bunu tarım ve sanayi mallarının taşınmasında da düşünebilirsiniz. Bugün ülkemizde devlet bütçesinin en büyük gelir kalemi olan özel akaryakıt tüketim vergisidir. Yüksek vergiler nedeniyle ucuza bir yerden bir başka yere mal taşımanın imkanı yoktur. Hayat vergilerden dolayı zincirleme pahalıdır ve pahalılık artmaktadır.
Devlet hayatı pahalılaştırmak yerine, ucuzlatmak üzere yatırım icra etmelidir. Kalkınma ve ekonomik gelişme için devletin yeniden şekillenmesi gerekiyor. Mevcut ekonomik model ile ekonomik kalkınma ve ekonomik gelişmenin imkanı olmadığını çok uzun yıllardır yazıyorum.
***
S&P’nin ardından Moody’s’de kredi notunu kırdı. 15 Temmuz zaten hain bir terörist darbe girişimi olarak ülkemizi yıkmaya çalıştı. Bugün Moody’s kararını siyasi hareket olarak sonuna kadar dile getirebiliriz. Ama bağırarak, çağırarak yapacaklarımızın dışında, düşünerek de bir şeyler yapabileceğimiz de aklımıza gelmeli.
Bağırdığımızın yarısı kadar da lütfen düşünelim.
Bu ülke uzun vadede bilgi ekonomisi ile bir değişim yaşayacaktır. Ama kısa vadede hayatı o kadar pahalılaştırıyoruz ki; uzun vadeye ecelimiz yeter mi; inanın bilmiyorum?
Daha bir gün sonrasına yapılması gerekenleri 1 yıl sonra aklımıza getirebiliyorsak, sorunumuz gerçekten büyüktür diyebilirim.