Çılgın proje olarak Konya/Karapınar’da 1000 MW güneş enerjisi yatırımı gerçekleştiriyoruz. Tek bir yerde, bir alanda 1000 MW’lık gücü topladık.
Bulut gelirse, yağmur yağarsa veya hava karardığında nasıl sorun olursa, tersi durumda da sorun olacak. Birden aşırı yüklenme halinde elektrik sistemi bu yükü nasıl kaldıracak? Bunları dün sorduk...
Bugün ikinci bölüme geçelim....
Sahi bu çok oynak elektrik üretimini nasıl dengeleyeceğiz? Asıl soru şu: Bu dalgalı elektriği nasıl taşıyacağız? Kim, hangi fiyattan taşıma -iletim görevini üstlenecek? Size şu kadar söyleyeyim: Bu kadar dalgalı elektrik üretiminin sağlıklı şekilde iletilmesi üretim maliyetine yakın bir maliyet oluşturur.
Şimdi biz 0,699 cent dediğimiz yatırımda bu iletim maliyetini devlete mi yükleyeceğiz; yoksa yapımcı firmaya mı?
Gelelim bir başka soruya: Acaba güneş enerjisi üretiminde en büyük paylardan biri olan arsa maliyeti ne oluyor? Yani Karapınar yatırımında arsanın maliyetini şirket mi üstleniyor; yoksa devlet mi veriyor?
İletim devletten, arsası devletten, alım garantisi devletten, teşviki devletten olduktan sonra acaba bu projeye siz hala “çılgın” diyebilir misiniz?
O nedenle dün “çılgın değil, akıllı proje yapalım” dedim.
***
Şimdi konuyu biraz tarihsel boyuttan ele alalım. Aralık 2016 EPDK verilerine göre, ülkemizde lisanlı elektrik kurulu gücünde paylar şu şekilde:
Doğalgaz %32,83
Hidrolik %25,06
Linyit (yerli) % 11,95
Kömür (ithal) %9,64
Akarsu % 9,17
Rüzgar %7,40
Jeotermal %1,06
....vd...
Güneş %0,02
Tabloya baktığımızda barajlar dışında yenilenebilir-yerli enerjide ikinci sırada ‘rüzgar elektriğini’ görüyoruz. Güneş enerjisi adeta kayıp durumda.
Ama lisansız kurulu güce baktığımızda ise karşımıza güneş enerjisi çıkıyor. Lisanslı 12,90 MW var iken, lisansız kurulu güçte 937,36 MW güneş enerjimiz var. Yaklaşık 1000 MW’lık kurulu gücümüze şimdi bir 1000MW daha geliyor.
Güneş enerjisi, dün bahsettiğim gibi güneşin az olduğu Almanya gibi ülkelerde bile yüzde 30’u aşan paylara ulaşmış durumda. Dünya’da adeta yeni elektrik rüzgar ve güneşten elde ediliyor. Türkiye, rüzgar enerjisinde zaten 5.737 MW güce ulaşmış ve programlar hızla devam ediyor. Ama rüzgar enerjisindeki bu ivmeyi güneş enerjisinde yakalayamamışız.
Neden mi?
Çünkü bizler güneş enerjisine tam yüzde 102 vergi koyduk. Gelin olayı anlatalım ve Konya/Karapınar çılgın yatırımının ne anlama geldiğini daha iyi anlayalım.
***
Kasım 2015’de ithalatta gözetim uygulaması ile güneş enerjisi panellerine yüzde 18 KDV yerine 35 dolar vergi getirmişiz (16,4 kg üstü). Bu karar ile “yerli güneş paneli üretimini” teşvik edinmeyi amaçlamış ve ithalatı “gözetim belgesine” bağlamışız. (gerekçe bu)
Bunun anlamı şu: Benim istediğim şartları taşıyanlar ile isteğim şirketler güneş yatırımını yapabilir. Aksi halde yüzde 18 KDV değil, güneş panelinden yüzde 102 artan vergi ile 35 dolar ek vergi alınır.
Fakat Kasım 2015’de güneş paneline getirilen önlemler teşvikli yatırımları kapsamıyordu. Biz gittik Haziran 2016’da teşvikli yatırımları da bu kapsamdan çıkardık.
Güneş enerjisi yatırımında bulunacak firmalara da yerli üretimi adres gösterdik. Ama bankaların kredi verirken kullandığı uluslararası standartlara da yerli üretim uymadı. Yerli güneş paneli bulmak zaten zor ve bir de bankalar kredilendirmiyor. Çünkü verimi de düşük. Sistem adeta kilitlenmiş duruma gelmiş...
İşte tam bu noktada Konya-Karapınar yatırımı ortaya çıkıyor.
Artık ülkemizde güneş enerjisi üretimi ve panelinin rotası Karapınar yatırımı ile yeniden çizilmiş oldu. Ar-ge desteği ve 15 yıllık alım garantisi ile aslında sadece 1000MW’lık bir güneş yatırımı gerçekleşmiyor.
Galiba ülkemizin güneş enerjisi yatırımı ve yatırımları tek ele toplanıyor. İşte asıl çılgınlık tam burası... Bilmem şimdi anlatabildim mi?