Elbette herkesin haberi vardır ama ben yine tekrar edeceğim. Aşağıda İstanbul hal fiyatlarını veriyorum. Siz bunun üzerine market maliyetlerini ve karlarını ekleyerek satış fiyatını tahmin edersiniz.
Ya da çok iyi bilirsiniz
İstanbul hal satış fiyatı (14/09/2018):
Domates (Beef): 8,0 TL (3,50 lira)
Domates (Antalya): 7,0 TL (3,0 lira)
Domates (Çeri): 10,0 TL (5,0 lira)
Domates (Salkım): 8,0 TL (3,50 lira)
Parantez içi rakamları mı soruyorsunuz? Onlar geçen yıl yine aynı günün (14/09/2017) fiyatları.
Farkı görüyorsunuz.
Neden domates örneğinden hareket ettim? Çünkü enflasyonun yüzde 23,03’ü gıda harcamalarından oluşuyor (Harcama ağırlığı). Gıda içerisinde de en yüksek harcama yaptığımız ürünler:
Ekmek %2,117
Dana eti %1,788
Kuzu eti %0,999
Tavuk eti %0,840
Domates %0,808
***
Enflasyonda aylık mevsimsel değişimleri ortadan kaldıran 12 aylık ortalamalar daha derin sonucu verir. 2010 yılı ortalaması ile 2018 yılı ilk sekiz aylık ortalamadan gidelim:
A-) Ülkede genel fiyatlar %94,51 artıyorken,
B-) Gıda fiyatları %112,05 artıyor ama;
C-) Çiftçinin tarla fiyatları sadece yüzde 72,28 artıyor.
Aslında bu rakamlara hiç ama hiç gerek yok. Ben bunları seçimlerin ertesinde bir hafta boyunca inceleyerek yazdım.
Olay şu: Marketlerde gıda fiyatları genel enflasyonunda üzerinde artıyor. İşte o fiyatlar bizim çiftçiye hiç ama hiç uğramıyor. Hatta bizim çiftçi ürettiği ürünü enflasyonun bile çok altında bir fiyata satmak zorunda kalıyor.
Bizim siyasetçiler de, “Markette fiyatlar mı artıyor, hadi hemen ithalat yapalım” diyorlar. Bugüne kadar işin aslı nedir? Sorun nerdedir? Çözümü nerde buluruz? vs vs diye kafa yoran görmedim.
Bugün de kurlar arttı, fiyatlarda artıyor mantığı en fazla gıda da milleti etkiliyor. Marketlerde kg fiyatı 15 liranın üzerinde satılan domates var. Emin olun bu günlerde ülkemizde tarlada çürüyen domatesler de vardır.
Ve “Gıda Komitesi” denilen kuruma sorsanız hemen “Domates ithal edelim” derler(di).
***
Diyeceğim o ki, bugün raflarda fahiş fiyata satılan bir çok tarım ürünü aynı zamanda tarlalarda çürüyüp gidiyor.
Tüketicinin canını yakan bir çok tarım ürünü ise, çiftçiden beş para etmez fiyattan satın alınıyor.
İşte bu sisteme acil ama çok acil çözüm gerekiyor.
Bakınız Anadolu’nun bir çok köşesinde doğal ürünlerimiz bulunuyor. Yöresel tohumlardan üretilmiş, hem de organik ürünlerimiz bolca mevcut. Bu ürünler zaten tüketici ile hiç buluşamıyor.
İstanbul’a çok yakın yerlerde dahi elma ağaçlarından düşen meyveler (doğal), yerlerde çürümeye bırakılmış durumda. Bu elmaları zaten market raflarında bile bulamıyoruz. Oysa raflarda elma fiyatları nerede ise 5,0 liranın altında değil.
Bu işte bir terslik olmalı.
Bu sistem bu şekilde yürümüyor.
Bunu görmemiz için daha ne olması gerekiyor.
***
Tarım ve gıdada yeni bir modele geçmemiz gerektiği çok aşikar. Bunu hal sistemi ile, zincir market sistemi ile gerçekleştiremiyoruz.
Çiftçi kooperatifleri ile bir çözüm modeli mi olur, yoksa çözüm ortaklığı mı olur bilmiyorum. Ama artık tarlada çürüyen ürünlere raflarda 5,0-10,0 lira fiyat vermek tüketiciyi çok zor durumda bırakıyor.
Belki de sadece gıda satan marketlere kira ve vergi indirimi mi sağlanır? Yoksa, tarla-raf fiyat farkı kapanan marketlere mi kira desteği sağlanır? İnanın çok fazla çözüm modelleri var. Ama artık bir yerden başlamamız gerekiyor. Stokçulara baskınmış, zam yapanlara cezaymış vs.. ile çözüm olmaz. Bunu da bilelim.