Alternatif kavramı önemli.
Mesela çalışmak yerine oturmayı tercih etmenin maliyeti ve faydası nedir? Çalışmayınca aç mi kalırsınız? Çalışınca boğaz tokluğuna mı çalışıyorsunuz?
Çalışmaya ve kazanmaya değecek bir gelecek var mı? Kendinize mi çalışacaksınız yoksa başkalarına mı?
Gelin bu açıdan gençlerin çalışma gerekçelerine bir bakalım.
Önce Ozan Bingöl’ün yazısında görünce aklıma gelen eski meseleye gelelim: “Gelir vergisinin dilimleri her yıl yeniden değerleme oranı kadar artırılsa idi ilk dilim bugün 24.000 tl değil 59.977 tl olacaktı. Bu da gizli bir vergi zammı demektir.”
Bu konu önemli.
Bir dönem mesele çözülecek diye Ankara’da Cahit Saraçoğlu ile konuyu epey yakın takip etmiştik.
Ama olmadı tabii.
Hangi meseleyi çözdü ki Ankara?
Konuyu kendi lisanım ile izah edeyim: Geliriniz asgari ücretin üzerindeyse yandınız. Mesela bu düzenleme hakkaniyetli olsaydı geliriniz 60 bin lira da olsaydı %15 vergi verecektiniz; yani 9 bin lira.
Ama şimdi öyle değil... 24 bin lira için 3600 TL ve kalan 36 bin lira için ise 7200 lira daha vergi ile 60 bin lira toplamı için 10.800 lira vergi ödüyorsunuz.
Kısaca devletimiz vergi dilimlerini kendine dilimleyerek okuyanı ve birazcık yüksek maaş alanları gayet güzel cezalandırıyor.
Bakın burada ekonomik büyümeden pay vermeyi hiç saymıyorum bile. Mesele biraz okudun ve biraz yüksek maaş almayı mı düşündün: İşte orada devletimiz hemen kafanda bitiyor ve asıl ben paramı isterim diyor.
***
Gençlerimiz neden çalışsın diye sorduğumuzda bir başka mesele de gelecekte bakacakları emekliler olacaktır.
Bugün bile 20 milyon çalışan 13,5 milyon emekliye bakıyor.
Yarın bu sayılar çok daha değişecektir. Nüfus hızla yaşlanıyor ve arkadan gelen genç nüfus çok az.
Yarın her bir çalışan belki de bir emekliye bakmak zorunda kalacak. Yani maaşından kesilecek kesintiler bir maaşı dahi aşabilecek?
O zaman neden çalışsınlar ki?
Neden bugün bile boğaz tokluğuna gelmiş ücret düzeyleri ile gençliklerini harcasınlar ki? Neden gelecekleri yaşlılara bakım hizmeti olacağı kesinleşen bir hayatı şimdiden mahpus etsinler?
***
Gençlerimizi bekleyen asıl mirasımız daha başka elbette.
Onlara çok değerli HAZİNE GARANTİLİ MÜTEAHHİTLERİMİZİ bırakacağız. Ömür boyu çalışarak bakmakla yükümlü kıldığımız müteahhitlerimiz.
Gitmedikleri yolların parasını ödeyecekler
Uçmadıkları havalimanlarının kirasını ödeyecekler
Binmedikleri trenin parasını verecekler
Düşmedikleri hastanenin işletme giderini karşılayacaklar
vs vs vs...
Aklıma geldikçe bu ülkede genç olmanın ne kadar vahim ve karartıcı bir durum olduğunu görüyorum.
Umutsuz ve karamsar bir gelecek!
Siz ne kadar çok çalışırsanız çalışın ortalama durum karanlığı gösteriyor.
Hem varlıkları satılmış ya da ipotek edilmiş, hem borçları boğazına kadar yükselmiş ama en önemlisi de bütün gelirleri şimdiden birkaç müteahhide havale edilmiş bir gençlik.
Siz olsanız ne yapardınız mesela?
Bu yolu döşeyen büyüklerinizi hesaba mı çekerdiniz? Yoksa ellerini öperek şükür mü ederdiniz?
***
Gerçekten soruyorum:
Bu gençler neden okusun?
Bu gençler neden çalışsın?
Bu gençler ne yapsın?