Sorumluluk üstlenmeyen ve sorunu sürekli bir başka yere yüklemeye çalışan bir yönetimimiz var.
Kur yükselişinde kendilerinin hatası olmayıp dış güçleri, finansal saldırıları bahane gösteren yönetim, şimdi de kurları kendilerinin düşürdüğünü ilan edip fiyatlar neden düşmüyor diye marketleri suçluyorlar.
Marketler olsun, tacirler olsun bunlar aracılardır. Yani bir ürünün ana fiyat belirleyicisi üreticilerdir ve üreticilerin de fiyatları maliyetlere göre belirlenir.
Yine de gelin bazı noktalara bakalım.
Eylül ayının başında 1 dolar 8,30 liradan işlem görüyordu. Ay sonunda dolar artık 8,90 liraya yükselmişti. Dolarda yaşanan yüzde 7,23’lük artışa karşılık TÜİK fiyatların yüzde 1,25 arttığını açıkladı.
Ekim ayı sonunda 1 dolar artık 9,60 liraya çıkmıştı. Ekim ayı kur artışı yüzde 7,87’ye ulaşmıştı ama TÜİK yine ekim ayında fiyatların sadece yüzde 2,39 arttığını ilan etti.
Ya Kasım ayı?
Dolar artık 13,70 liraydı. Sadece Kasım ayında dolar kurunda yüzde 42,7 artış olmuş ama TÜİK enflasyonun yüzde 3,51 olduğunu söylemişti.
Şöyle izah edelim: Eylül başından Kasım ayı sonuna kadar 3 aylık süre içinde dolar kuru tam yüzde 65,0 artış yaşıyor ama TÜİK bu dönemde fiyatların sadece ve sadece yüzde 7,32 arttığını ilan ediyor.
Yüzde 65 dolar kuru artışını fiyatlara yansıtmayanlardan şimdi kur düşüşünü derhal fiyatlara yansıtmasını mı istiyoruz?
***
Oysa işin daha makul rakamlarla ifadesi var. Mesela hiçbir üretici ve buna bağlı aracılar bir veya birkaç günlük kur artışı ile fiyat belirlemez. Bir hammadde alımı, onun işlemi ve ürün haline gelişi bir süreçtir.
O süreç içinde genellikle üretim süresinin ortalama kuruna bakılır.
Son 3 ay içerisinde ortalama dolar kuru artışı %24,63 olmuştur. Kur artışının bu süre zarfında ortalama fiyatlara yansıması ise %7,32 olarak gerçekleşmiştir. Bugün kurlar aynı (Kasım ortalaması 10,57) kalsa bile birikimli etkinin fiyatlara yansıması devam edecektir. Ama bırakın aynı kalmayı, aralık ayı kur ortalaması şu anda 13,92 seviyesinde yükseliş yönündedir.
Ortalama kurun tek haneye düşmediği durumda birikimli maliyetlerden dolayı fiyat artışlarının devam edeceği bellidir. Bunu iktisat kuralları söylüyor.
Bakın size başka bir sonuç vereyim. Hem de aylık ortalama kurlar üzerinden.
Kasım 2016-Kasım 2021 arası 5 yılda ortalama dolar kuru 3,277 liradan %222 artışla 10,565 liraya yükseliyor. Aynı dönemde TÜİK ise enflasyonun sadece yüzde 110 arttığını ilan ediyor. Yani kur artışının yarısı kadar. Acaba 2016 yılından beri kur artışına karşı fiyatları o derece artırmayan üreticileri, aracıları veya marketleri ödüllendirecek miyiz?
ÜRETİM-STOK SÜRESİ
Kur artışı ile enflasyon arasında bir ilişki vardır ama birebir ilişki yoktur. Bazı noktalara dikkat çekmek gerekir:
1- Üretim süreci farklı fiyatlardan alımı ve ortalama maliyeti gerektirir. Bu nedenle günübirlik kur değişimleri fiyatları etkiler ama belirlemez. Burada daha çok ürün bazında süreler vardır. Bazı ürünlerde aylık ortalamalar etki ederken bazı ürünlerde bir kaç aylık ortalama kur etkisi oluşur.
2- Üretim ve maliyetler üzerinde kur tek başına belirleyici değildir. Kur artışına bağlı farklı fiyat artışları dalgalar şeklinde maliyetleri zaman süreci içinde artırmaya devam eder. O nedenle kesin fiyat çizgisi ürün bazında değişse de aylar sonra ortaya çıkar. Ayrıca tüm maliyetler kurlara da bağlı değildir. Mesela işçilik maliyeti kurlardan bağımsızdır. O nedenledir ki, kur artışı ile fiyat artışı aynı seviyede değildir. Son beş yılda bunu görüyoruz.
3- Tacirler (marketler örneği) tarafında ise stok değişim süresi ve ortalama stok maliyeti etkilidir. Bu nedenle nasıl ki kur artışı direkt fiyatlara yansımamışsa, kur düşüşü de direkt fiyatlara yansıyamaz. Stok değişimine bağlı gecikmeli ve ortalama kur etkisi fiyatları belirler.
DEVLET DÜŞÜRMÜYOR
Kur artışının doğrudan etkilediği ürünler nerede ise tamamen ithal edilen ürünlerdir. Ama burada ülke içi maliyetleri etkileyen ana ürünler enerjidir. Mesela akaryakıt fiyatları birkaç günlük kur değişimlerinden etkilenir ve artış ve azalışlar ilan edilir. Ama devlet bizzat kendisi akaryakıt indirimlerini ÖTV’ye saymış ve indirime gitmemiştir.
İkinci büyük maliyet doğalgazdır. BOTAŞ Aralık ayı başında yine sanayicilere ve elektrik üretim santrallerine otomatik zammı yapmıştır. Buna bağlı olarak elektrik fiyatları oluşmaktadır.
Aralık ayı başında EPİAŞ toptan elektrik fiyatı (haftalık ortalama) 80 kuruş seviyelerindeyken aralık ortasında bu fiyat 95 kuruşa yükselmiştir. 26 Aralık itibari ile haftalık ortalama elektrik toptan fiyatı 1 lira 072 kuruş olarak işlem görmüştür.
Kısaca devletin belirlediği akaryakıt fiyatı ve yine devletin dolaylı etkilediği elektrik toptan fiyatı kur düşüşü ile gerilememiş, tersine yüksek seviyede öylece kalmıştır.
Enerji sektörünün bir ayrıcalığı vardır: İmalat sanayinin ana girdi sektörü olarak yüzde 70’in üzerinde fiyat etkileme gücüne sahiptir. Ve enerji fiyatları düşmemiştir.
Bu duruma en anlamlı örnek ekmek fiyatlarıdır. Kur düşüşüne rağmen ekmek ve türev ürünlerin fiyatı artış yönünde devam etmektedir. Çünkü üretimin en önemli belirleyicilerinden olan pişirme maliyeti yüksek seviyede kalmaya devam etmektedir. Hatta kira ve emek maliyeti de yeni yükselişler yaşamaktadır. (Asgari ücret artışı ekmeği etkileyecektir)
SÜT VE YOĞURT ÖRNEĞİ
Fiyat belirlemede bir başka örneğimiz ise süt ve süt ürünleri olabilir. Süt fiyatı “Ulusal Süt Konseyi” kararı ile belirleniyor. Süt fiyatı belirlendikten sonra süt ve süte bağlı ürün fiyatları da bu hammaddeye dayalı yeniden fiyatlanıyor.
Süt fiyatı artışının ardından kademeli şekilde süte bağlı ürün fiyatlarında da artışlar yaşanıyor. Mesela en kısa süreli tepki yoğurt fiyatından geldi. Ardından peynir çeşitlerine göre fiyat artışları gelmeye devam ediyor.
Şimdi şu soruyu soralım: Ulusal Süt Konseyi çiğ süt fiyatını düşürmeden, süt ve süte bağlı ürün fiyatları fabrikalarda düşer mi? Fabrikalarda düşmeyen fiyatlar marketlerde nasıl düşer?
BAKKALA GİDİN
Bugün marketler sıkı denetimlerle adeta kur düşüşüne karşı direnen ve bu nedenle de suç işleyen kurumlar gibi gösteriliyor.
Özellikle zincir marketler bu konuda büyük suçlu ilan ediliyor.
Market pahalı ise ucuza satan bakkallara gidilerek sorun çözülebilir. Hatta marketler de bu sayede insafa gelerek fiyat indirebilir veya şubelerini kapatabilir.
İyi ama acaba bakkallar ucuza satıyor mu?
FİYATLARI PİYASA DEĞİL ZABITA BELİRLİYOR
Serbest piyasada fiyatların piyasaca arz-talep ve maliyetler çerçevesinde belirlenmesi hedeflenir. Oysa bugün ülkemizde nihai fiyatlar piyasa kuralları yerine market baskınları ile zabıtalarca belirlenmeye çalışılıyor.
Zabıtaların belirlediği fiyatlar ile ülkemiz nereye varır kimse bilmiyor. Ama şu kesin ki, yeni suçlu ilan edilen marketler ve onların başındaki kılıç ise zabıta denetimi olmaktadır.
Bakalım ortalama kur, ortalama maliyet ve fiyat istikrarında iktisat kuralları yerine zabıta baskınları ile belirlenen fiyat düzeyi ile nereye varacağız?