Fethullahcı terör örgütü (kendi vatandaşlarına kurşun sıkacak kadar vahşi bir örgüt) sadece bürokratik (hakim-savcı) yapılanmasından ibaret değil. İki yıl önce Ülke TV’de “bu örgüt, Necib Hablemitoğlu cinayeti noktasında ele alınmalıdır” demiştim. Çünkü örgütün kilit parasal trafiği için altın madeni en önemli noktalardan biriydi.
Nitekim bir düğün kartvizitçisi olan İpekler kısa sürede Türkiye’nin en zengin işadamlarından biri oluverdi. Bergama altın madenlerinin ve devamında altın madenlerinin sürekli devri ile bu adamların elinde birikmesi Necib Hablemitoğlu cinayetinin sonrasında yaşanıyordu.
Mesele sadece altın madeni değildi tabi. Mali ağın nerede ise her yerde örgütlenmesi vardı. Maliye, bu alanlardan biriydi. Himmet vermeyen-direnen iş adamlarının yok edilmesinde Maliye vergi denetimleri önemli bir ayaktı. Himmete karşı çıkan karşısında önce maliyeyi bulabiliyordu.
Bir diğer ayağın enerji olduğunu biliyoruz. Türkiye, doğalgaz ithalatında özel sektöre kapıları açtığında TUSKON en etkin iş adamı örgütüydü. Sahi o kontratları kim, nasıl almıştı? Acaba bu alanlar yeterince inceleniyor mu?
Finansal piyasalarda da örgütlenme sağlanıyordu. Ülke gündemini etkileme ve yönlendirme açısından finansal göstergeler önemli bir noktaydı.
Bu konuda bir ayrıntıyı yeniden okurlarım ile paylaşmak istiyorum: 2004 yılından beri bu yapılanmaya (finansal piyasalarda) karşı çıkan yazılar yazıyordum ve somut örnekler veriyordum. Borsada 15 günde 11 lot işlemden, yani günde 1 lottan daha az işlemden hakkımda uç duyurusu yapan SPK ve değişen hakim ile haftada 1 duruşma yaşamış, 3 yıl hapis cezası ile susturulmak istenmiştim (2007). (Borsadan anlamayanlar için günde 1 lottan az işlem, bırakın dolandırıcılığı, parasal değeri bile olmayacak kadar düşük bir işlemdir. Bankaya sabah 50 lira yatırıp öğleden sonra geri çekmek ile Türk Bankacılık sektörünü çökertmekle suçlanmak gibi bir şey. )
Bu yapı kafasına koyduğunu yıllarca el altında ya yok etti veya gücü yettiğince pasifleştirdi. Ama bende bunu başaramadılar. Yeni Şafak Gazetesi o yıllarda bana kapı açıp sahiplenince bütün planları çöktü. Başta Mustafa Karaalioğlu ve ardından Yusuf Ziya Cömert bu süreçte hayatımın desteğini verdiler. Beni FETÖ’cülere resmen yem etmediler. Minnetarım. Çünkü kimse tehlikenin farkında değildi ve kimse de olaylardan anlamıyordu. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz gibi bir mantıkla pasif edilmek, sindirilmek istenmiştim.
Ben dostlar sayesinde başardım, ama başaramayan o kadar insan oldu ki. Himmet vermediği için hapislerde gerekçesiz yatan iş adamları oldu. Maliye denetimi ile köşeye sıkıştırılanlar oldu. En acımasız kurallar ve bürokratik yapılanmayı FETÖ’cüler kurdukları sistemin devamı için uyguladı.
Son iki yılda FETÖ ile mücadelede göstermelik operasyonlar yerine derin operasyonları savunan bir kesim olduk. Belki çok suçlandık ama hiç geri adım atmadık. Son aylarda bu yapılanmanın en derin bilgilerini KARAR Gazetesi’nde bulabilirsiniz.
08 Aralık 2015 günkü yazımda “Düşürülen Rus Uçağı İle Kırılan Dayanışma Zinciri” başlıklı yazımda Rus uçağının düşürülmesinin ve Roboski olayının da aynı çerçevede ele alınması gerektiğini ele aldım. Milli duyguların yüksek olduğu günlerde bu tür aykırı yazılar yazmak inanın çok zordur. Ama bugün daha yeni yeni bu tezlerim dile getiriliyor. Tıpkı yıllar önce altın madenleri ile Necib Hablemioğlu cinayeti ilişkisine değindiğim gibi.
Bugün değinmek istediğim nokta aslında şu: Önce Paralel Yapı, sonra FETÖ Terör Örgütü denilen bu yapının iş dünyasından da ayıklanması gerekiyor. Bugün Türkiye DEAŞ’dan daha vahşice kendi halkının üzerine kurşun sıkan, bomba atan bir örgütle karşı karşıya. Artık cemaat dedikleri saf denilen, sadece ibadet bölümü olarak tanımlanan kesimi de meşruiyetini yitirdi. Artık altı ibadet denilen o bölümde lojistik destek durumuna geldi.
İşin bir de maliyet kısmı var. Dolar yükseldi, borsa çöktü senaryoları çizilebilir. İnanın olayı kısa vadeli düşünenler için bazı riskler oluşmuştur. Ama unutmayın ki Türkiye çok ama çok hızlı yara saran bir ülkedir. Belçika’nın 12 günde açtığı havalimanını biz 24 saat geçmeden başardık.
THY onca işgale rağmen dün de uçuşları büyük oranda normale döndürdü. GSM şirketleri hiçbir aksaklığa imkan vermedi.
Ama en önemlisi iş dünyası: Daha siyasiler bile tam uyanmazken MUSİAD, TOBB, TİM başta olmak üzere hemen bildiriler yayınladılar. Demek ki bizim sermaye de ürkek değilmiş.