Önceki gün Cemile Sultan Korusunda ITO Başkan Yardımcısı Murat Kalsın ile biraz sohbet imkanı bulduk. Yıllardır çok ama çok zorlandığım bir meseleyi kendisi de aynı şekilde izah etti. İnanın çok sevindiğim burada yeniden aktaracağım.
Türkiye başarılı mı?
Hayır?
Yani eğer siyasi güce ve Türkiye’nin potansiyeline göre bakıyorsanız ekonomide yeterince başarı gösteremedik.
Yok, eğer 2002 öncesine göre kıyaslarsak tabii ki ortada çok büyük bir başarı var. Ve o başarının da mimarı kimse inkar etmesin IMF’nin yollayıp bize programın temelini attıran Kemal Derviş’e aittir. Hayır, elbette Derviş’in yazdığı “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programını” Dervişten bile daha kararlı uygulayan AK Parti kadrolarının da bu başarıda payı vardır.
O programın miadı 2006-07’de bitmişti. Ama yeni ekonomi programını AK Parti bir türlü yazamadı. Sadece IMF-Derviş programını orasından deldi, burasından deldi ama asla yeni bir program yazamadı. Ve yazamayınca da bir türlü büyük üretim yatırımları ve sanayi kalkınması gerçekleşmedi. Önceki gün istihdam verileri açıklandı. Sanayi sektöründe kan kaybı devam ediyor. Geçen yılın aynı ayına göre sanayi sektöründe istihdam kaybı 13 bin kişiye ulaştı. Sanayi sektörü, 2015 yılı Mayıs ayında yakaladığı 5 milyon 404 bin kişilik istihdama bir daha ulaşamadı. Hatta Mart 2016 istihdamı 5 milyon 295 bin ile Mart 2014 istihdamı olan 5 milyon 365 bin kişiden de daha düşük.
Sanayi, yani üretim gücü AK Partinin yabancı olduğu bir alan oldu. Oysa yıllarca uyardığım mesele hala çok büyük sorun. Neydi o mesele?
Kısaca izah edeyim: Maalesef Derviş programı üretimi değil, tüketimi öne alıyordu; ve tüketim kredi- vergileri ile Devletin kasası ile bankaların kesesini doldurmayı hedefliyordu.
İşte AK Parti bu programı bir türlü çevirmedi. Üretim gücü yüzde 23’lerden yüzde 15’lere kadar geriledi. Ve hala da gerilemeye devam ediyor.
***
Çok defa tekrarladığım cümlemi yenileyeceğim. Ben İstanbul İktisat Fakültesinden mezunum. Bir çok sınıf arkadaşım bankacı oldu. Başka iş imkanı (veya makul getiri) bulunmadığı için mecburen bu mesleği seçtiler. Ve bankacılıkta-faizcilikte altın çağ AK Parti dönemi oldu. Maalesef üretimde altın çağ yakalanmadı ama faizcilikte altın çağ yaşandı.
İşte Murat Kalsın’da bu noktaya dikkat çekerek “Potansiyele göre gerideyiz. Gündem terör, cinayet gibi 3. sayfa haberleri yerine üretim-ekonomi-kalkınma olmalı” diyordu. Kalsın en önemli sorun olarak finansa erişimi ilk sıralarda sayıyordu. Sadece bankacılık-faizcilik ile bir ekonomik kalkınma nasıl başarılabilir ki? Zaten Mehmet Şimşek’te aynı şeyleri söylemeye başlamadı mı?
***
Türkiye, çok ama çok daha farklı noktaya gelebilecek bir ekonomik güce sahip. Neden ama neden bu güç harekete geçirilmiyor? İşte bunu anlamanın gerçekten izahı yok.
2010 yılının başında G-20 toplantısında alınan kararların özeti olarak şunu yazmıştım “Para bizden siz üretmeyin, tüketin.” Nitekim öyle de oldu. Türkiye krizden sonra özellikle üretim gücünü bir türlü artıramadı, ama tüketim gücünü sonuna kadar kullandı.
Ben bu sorunun temelinde yeni bir ekonomi programı gerekliliğini görüyorum. Üretmek ve kalkınmak için büyük yatırım hamlesinin başlaması gerekiyor. İşte o yatırım hamlesi için de başta maliye politikası olmak üzere bir bütün değişim gerekiyor.
Bakın diğer ayakları söylemeden sadece “faiz dışı fazlayı (FDF)” söyleyeceğim. Hatırlayın Derviş programının temeli faiz dışı fazlaya dayalıydı. Oysa yeni bir programda odak noktası faiz olmamalı; tersine yatırım olmalı. Bütçede de halen kullanılan Faiz Dışı Fazla yerine “Yatırım Dışı Fazla (YDF)” temel nokta olarak alınabilir.
Türkiye, bir “Orta Yaş Fırsat” ülkesidir. Biz parasal genişleme ile sadece tüketim ve enflasyonu besleriz. Oysa yatırım ve üretim genişlemesi ile bu işi başarabiliriz. Ama bu başarı için bu ülkeye yeni bir hikaye değil, yeni bir program gerekiyor. Gerekiyor da yazacak irade var mı? Olsaydı IMF-Derviş programının etrafında yıllarca dolanıp durur muyduk?