Türkiye İstatistik Kurumu-TÜİK, 2022 yılı geliri referans alınarak 2023 yılı gelir dağılımı verilerini açıkladı.
Tablo o kadar net o kadar net ki, aslında hiç söze gerek yok.
Olay kısaca şu: Fakire din satılmış, fakire milliyetçilik satılmış, fakire vatan-millet edebiyatı satılmış ama zengine para üstüne para kazandırılmış.
Biz bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözü ile ifade edelim: “Böyle bir hesabı kuzu mücadelesinde kurt bile yapmaz.”
***
2014 yılında en zengin yüzde 5’lik kesimin toplam gelirden aldığı pay yüzde 19,56 oranındaydı. 2023 yılında bu en zenginlerin payı yüzde 24,74’e çıktı.
Bunu mutlak rakam üzerinden ifade edelim: En fakir yüzde 5’lik kesimden başlamak üzere nüfusun yüzde 95’lik kesiminin ortalama geliri 2014-2023 arasında yüzde 438,7 artış gösteriyor. Oysa en zengin yüzde 5’lik kesimin ortalama geliri yüzde 629,2 artışla 415 bin liraya ulaşıyor. Eğer en zengin yüzde 5’in geliri toplumla aynı oranda artış gösterseydi bu kesimin yıllık geliri 415 bin lira yerine 306,6 bin lirada kalacaktı.
Aslında grafikteki durum her şeyi ifade ediyor. 2014-2023 arasında gelirden aldığı payı 5,18 puan artıran en zengin kesim, bu artışın 3,42’lik kısmını son 2 yılda sağlıyor. Kısaca Nass.. denilerek fakire değil, tam tersine zenginlere çalışılmış.
***
Bizler ekonomide yaşanan bu tür gelişmeleri farklı verilerden de izliyoruz. Hatırlarsanız ‘tüketim malı ithalatı’ üzerinden bu duruma dikkat çekmiştim.
Faiz artırımlarının kredi kartı ve tüketim kredisi üzerinden alt gelir gruplarını etkilediğini gördük. Hatta alt gelir grupları ekonomiyi soğutma programı içerisinde yavaş yavaş işlerini de kaybetmeye başladılar.
Oysa aynı dönemde tüketim malı ithalatı hız kesmeden artmaya devam ediyor.
Bir başka göstergemiz ise fiyat oluşumu… Bir tarafta yoksulluk göstergeleri artarken diğer tarafta zenginlik göstergeleri de artıyor. Şimdi düşünsenize böyle bir ortamda kime-neye göre fiyat belirleyeceksiniz?
Bir sokak önde ucuz ekmek kuyruğu yaşanırken bir diğer sokakta lüks araba kuyruğu sürebiliyor. Bir tarafta çöpten yiyecek toplayanlar çoğalırken diğer tarafta lüks lokantalarda boş yer bulmak için sıraya girenler olabiliyor.
Bütün bu ters tablolar, çarpık yapılaşmalar aynı zamanda fiyat oluşumunu da bozmaktadır. (Bu konuyu dünkü yazımda epey irdelemiştim)
***
Bizler benzer durumları başka verilerden de takip ediyoruz dedik ya; işte bunlardan biri de ‘kiracılık oranı’dır.
2012 yılında alt gelir grubundaki her 100 kişiden 22,3 kişi kirada oturuyordu. İşte bu oran 2022 yılında yüzde 41,4 artış göstererek 31,5’e yükseldi. Nerede ise her bir 100 kişiden 22 kiracıya 10 kiracı daha eklenmiş oldu.
***
İyi ama bunca fakirlik artışı ve gelir dağılımı bozukluğuna rağmen neden iktidar seçimlerde ders almıyor?
Bunun elbette birçok nedeni var ama en azından kendi köyüm olmak üzere yakın çevremden de söyleyebilirim: “Vatan söz konusu iken, muhalefet terörist iken, herkes Reis’e karşı iken, din elden giderken, Erdoğan giderse ülke elden gidecekse… Ne işimiz var fakirlikle, yoksullukla…”
Kısaca, milli ve dini değer satışlar epey etkili olmuştur: Fakire yapılan değerler satışı (din-iman, vatan-millet gibi) yanında zengine satılan şatafatlı hayatlar bu ülke gerçeğinin bir başka yüzüdür.
O grafikte görülen tek çubuk var ya… Yani zenginlerin zenginlik paylarındaki artışı gösteren çubuk; işte o çubuk kimin ne ile avunduğunu gösteren temel çubuktur.
O çubuğu çözdüğünüzde size satılan milli ve dini değerler karşısında kimin ve hangi kesimin nasıl ve ne türden pastayı götürdüklerini görebilirsiniz.
Bütün mesele o çubuğun sırrını çözmekte yatıyor.