Şu sıralar tam bir ekonomik kaos ortamındayız. Ne bir fiyat oluşabiliyor, ne bir ticaret gelişiyor.
Sistem tam manası ile kilitlendi.
Satıcılar sattığı malı hangi fiyattan geri koyacağını bilemediği için malını satamıyor; üretici ise maliyetini kestiremediği için üretimi kısıyor.
Henüz veriler gelmedi ama yakında görmeye başlayacağız. Mesela bu yılın ilk 10 ayında elektrik tüketiminde yüzde 13,1 artış yaşandı. Ama kasım ayında bu artış yüzde 9,3’e geriledi.
Stokçuluk ticaretten daha kârlı hale geldi. Örneğin 100 liraya alıp 120 liraya sattığınız malı yerine koymaya kalktığınızda 140 lira ödüyorsunuz. Stokta tutmak, satmaktan daha kârlı değil mi!
Üretim-ticaret ilişkisinin koptuğunu ATO Başkanı Gürsel Baran’da söyledi. “Üreticiler sözleşmelerine bağlı kalsın” çağrısında bulunurken aslında kaos oluştuğunu da kabullenmiş oldu.
06 Eylül günü 8,28 olan TL-USD kuru bugün 12,50 TL’den işlem görüyor (pardon 13,50). Ya da 09 kasım günü 9,73’den kapanış yapan kur bugün 12,50 (13,40) üzerinden işlem görüyor.
Böyle büyük finansal oynaklıkta bir ticaret, bir üretim nasıl yapılabilir?
Sadece 1 günde yüzde 15 kazandıran ABD dolarına karşılık yıllık yüzde 15 TL faizi vermek hangi mantıkla, hangi akılla izah edilebilir?
FAİZLER YÜKSELİYOR
Her ne kadar Merkez Bankası faizleri düşürmeye devam etse de ülkemizde piyasa faizleri yükselmeye devam ediyor.
Dün kısa vadeli tahvil faizleri yüzde 20,8’e yükselirken uzun vadeli tahvil faizleri de yüzde 21,5’e çıktı.
Merkez Bankası piyasaları yönlendiremiyor ve kaos ortamının zeminini sağlıyor.
Olan ise maalesef güzel ülkemize oluyor.
DARBEYMİŞ!
Dün Cumhurbaşkanı da dolaylı şekilde ifade etti. ‘Darbelerle başarılamayan hareket ekonomi ile başarılmak isteniyormuş’.
Acaba Merkez Bankası verilerine bakan var mı?
Bu yılın ilk 9 ayında 11 milyar 738 milyon dolar cari işlemler açığına rağmen gelen dövizle beraber ülkenin net döviz rezervi 32,8 milyar dolar artış göstermiştir.
Ülkeye yabancılardan döviz gelirken biz döviz krizi yaşıyor ve bunun suçlusu olarak yine yabancıları gösteriyoruz.
Bu konuyu daha önce de yazdım: Ülke rezervi artarken neden döviz yükselir? Hatta bankalardaki yabancı para mevduatları dahi artmazken nasıl oluyor da döviz yükseliyor?
Cevap vereyim: İhracatçılardan dönen dövizi Merkez Bankası alınca piyasada derinlik oluşturacak döviz kalmıyor.
İthalatçı vs nasıl döviz bulacak? Kısaca rezerv değişimlerinde Merkez Bankası stokçu görülüyor.
Oysa Merkez Bankaları tam da bu dönemlerde piyasada derinlik oluşturmak için döviz rezervi bulundururular. Ama ne çare ki, bizim Merkez 128 milyar dolar ile bu gücünü kaybetti. Ve şu kriz ortamında dahi döviz almaya devam ediyor.
Nitekim Merkezin döviz rezervi Mart-Eylül döneminde 46,5 milyar dolardan 74,9 milyar dolara çıktı. Bu artış IMF ödemesi yanında asıl ihracatçılardan alınan dövizle oluştu.
Biz de etrafa ekonomik darbeciler satışı yapalım. Hayırlı olsun.
FIRTINA...
Henüz 15 kasım günü 10,0 liranın altından işlem gören dolar kuru şimdi 13,0 liradan fiyat buluyor.
Bu artış soframıza henüz gelmedi. Hatta soframızda henüz 8,-9 liralık kur seviyesini fiyatlandırıyoruz bile.
Önümüzde bir zam fırtınası olacağı kesin.
Ama sürekli söylediğim cümleyi tekrar edeceğim: Asıl fırtınana işsizlikte yaşanacak. Bir an önce bu sert finansal dalgalanma durdurulmaz ise çok acı sonuçlarla karşılaşacağız.
Hem zam fırtınası
hem de işsizlik fırtınası
Çok acı bir tablo.
Kaos bile hafif kalabilir.
Şimdiden dikkat çekmiş olalım. Aksi halde çok geç kalabiliriz.