Kalkınma Bakanlığı internet sitesinde “Ekonomik ve Sosyal Göstergeler) verilerine bakıyoruz. 2007 yılında durum şu;
Kamu kesimi işçi net ücreti: 1.846 TL
Özel kesim işçi net ücreti: 1.304 TL
Memur maaşı (net): 1.024 TL
Asgari ücret: 411 TL
Bugün bu ücretlerin tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz. Ama asgari ücretlerin gerçekten çok fazla arttığını söyleyebiliriz.
Mesela, 2007 yılında asgari ücretin 410,4 dolar ve 310,9 euro olduğunu bakan söylüyor. Bugün asgari ücret net 1.603 TL ediyor. Bu ücretin güncel dolar (4,20) karşılığı 381,67 dolar ederken, euro (5,05) karşılığının da 317,42 euro etmektedir.
2007-2018 arasında 12 aylık ortalamadan hesaplandığında ülkemizde genel fiyat artışın yüzde 142,5 olduğunu görüyoruz. Buna karşılık asgari ücrette artışın yüzde 290 gibi muazzam seviyede gerçekleştiği görülüyor. Biz yine Kalkınma Bakanlığı verilerinden gidelim: 2007-2013 arasında ne olmuş?
Genel fiyat artışı %59,0
Kamu kesimi işçi net ücret artışı %49,6
Özel kesim işçi net ücret artışı %61,3
Memur maaşı (net) artışı %100,0
Asgari ücret artışı %91,8
Kısaca 2007-2013 arasında yaşanan artışın 2018’e kadar sürdüğünü yaklaşık olarak söyleyebiliriz: Hükümetin belirlediği ücretler genel olarak enflasyonun üzerinde artış yaşadı.
***
12 Aylık ortalama üzerinden Nisan 2007- Nisan 2018 arasında ülkemizde genel fiyat düzeyi yüzde 142,5 artıyor. Asgari ücret ise yüzde 290,0 artıyor.
En fazla tükettiğimiz ürünlerin fiyatına bakıyoruz (Aynı dönem);
Ekmek %205.0
Dana eti %209,4
Kuzu eti %278,1
Beyazpeynir %252,9
Sigara %298,7
Su faturası %208,9
Kira %138,8
Dizel otomobil %223,4
Benzinli otomobil %143,1
Televizyon %277,8
Hacca gidiş %296,6
Ve altın. Evet altın fiyatı anılan dönemde tam %408,7 artıyor ve asgari ücret artışını sadece ana harcama grubunda altın geçiyor.
SORUN NERDE?
Asgari ücretlerin nerde ise enflasyonun iki katına yakın arttığı bir süreçte sorun olabilir mi? Bakınız çok kaba hesapla ifade etmeye çalışacağım: Bugün brüt asgari ücret 2,029 TL. (İşverene maliyeti 2.384,7 TL)
2008 yılında yapılan emeklilik reformu ile çalışırken aldığınız brüt ücretin sadece yüzde 35’ini emeklilikte alabiliyoruz. Yani 2.029 TL’lik brüt asgari ücretli emekli olunca 710 TL maaş alması gerekiyor.
Oysa, 2000 yılı öncesi brüt ücretin yüzde 70’i kadar emekli maaşı oluyordu. Yani 2.029 TL asgari ücretli emekli olunca 1.420 TL emekli maaşı almaya hak kazanacaktı.
Peki, bu çok düşük emekli maaşı sorununu çözmek için ne yapıldı? Tıpkı asgari ücret gibi “Asgari emekli maaşı” kavramı getirildi. Denildi ki, “bir emeklinin maaşı şu seviyenin altında olamaz”. Ve böylece emeklilik maaşında da asgariler belirlendi. Ve olan asgari maaşın üzerinde geliri olanlara oldu. Mesela 3000 lira brüt ücret alan bir kişi de yüzde 35 maaş bağlama oranı üzerinden bakıldığında sadece ve sadece 1050 TL emekli aylığı almaya hak kazanabiliyor. Hatta 5000 TL brüt maaşı olan bile ancak 1750 TL emekli maaşına hak kazanıyor. Kısaca çalışırken ücret farkı yüksekliği emekli olunca ortadan kalkıyor. Çok çalışan ve biraz yüksek ücret alanlardan maaşlar kesiliyor ve asgari emeklilere veriliyor.
Çok çalışmanın ve çok maaş almanın emeklilikte nerede ise hiç bir önemi olmuyor. Bu nedenle bir çok çalışanın ve işverenin maaşları asgari ücretten göstermesinin önünde sadece cezai şart engeli bulunuyor. Bir çalışan açısından iş hayatında yüksek ücret almanın ve bunu kayıtlı göstermenin nerede ise hiçbir cazibesi kalmıyor. Hatta bir başka açıdan okumak ve değer oluşturarak yüksek ücret almak emeklilik sisteminde cezalandırılmış oluyor. İşte sorun da tam burada...
Özal’ın toplumu ‘ortadirek’ sınıfında buluşturma hayali, artık ‘asgaride’ buluşma projesine dönüşmüş durumda. Kısaca asgaride buluşan bir toplum oluşuyor.
Not: Brüt ve emekli maaşları gibi hesaplar çok kaba ve ortalama değerlerden verilmiştir.