Bugün en temel sorun nedir? diye sorsanız ilk cevabım “Gelir dağılımı bozukluğu” derim.
Bu bir küresel sorun.
“Bir yer biri bakar ise kıyamet kopar”.
Bugün aynen durum böyledir.
Yiyenler de artık rahat edemiyor. Çünkü açlık, yoksulluk, sefalet çekilmez noktaya ulaştı. İnsanlar hayatlarını ortaya koyarak göç ediyor. Elbette göç edilen yerler belli...
Bu konuda Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu önemli uyarılarda bulunmuştu. Yeni bir kavimler göçü yaşandığını yıllar önce açıklamıştı.
Ben bu temel sorunu şu noktada görüyorum: Üretimin karşılayacak talep tarafı düşük ücret nedeniyle eksik kalıyor. Bu eksiği borçlanma politikası ile kapatmaya çalışıyoruz.
Ama borçlanma limitleri de doldu. Şimdi o açığı Merkez Bankaları kapatıyor. Ama nereye kadar?
Sistem sürmüyor; yürümüyor...
FED son faiz indirimini beklentinin üzerinde yaptı. ABD tahvillerine çok yoğun talep var. Bir de altın tarafına... Yatırım uzmanları bunu ‘Güven arayışı’ olarak tanımlıyor.
Güven arayışı ve FED’in beklentinin üzerindeki hareketi piyasalarda bir türlü denge oluşturamadı. Bir gün sert iyimserlik, ertesi gün sert karamsarlık. Hatta gün içinde bile sert değişimler yaşanıyor.
Nasıl kurulacak bu denge?
Finansal müdahaleler ile nereye kadar yürütülebilir bu düzen? Ülke bazında gelir dağılımı ve düşük ücret sorunu üzerine gidilmesi yeterli olmuyor. Küresel bir hareket gerekiyor.
Emek veya insan... Artık o kadar ucuz olmamalıdır.
Ülkemizde bile nerede ise günde 10 kişi iş cinayeti (kaza diyorlar) ile hayatını kaybediyor. Zaten ücret düzeyini hiç konuşmayalım.
Çalışanın da süründüğü…
Emeklinin de süründüğü…
bir düzen kurduk.
Siyaset bu sorunu maalesef çözmüyor. Çünkü herkes siyasete bağımlı oldu bu sayede.
Ama bugün meselemiz ülkemiz değil. Bugün küreselci bakışa gidelim.
Nasıl sağlanacak yeni düzen?
Ücretler ve insan odağı nasıl denge bulacak?
1930’lu yıllarda Franklin D. Roosevelt önemli bir değişim başarmıştı. Tersini ise 80’lerde Ronald Reagan...
Roosevelt sosyal demokrasiyi ve gelir dağılımını merkeze aldı... Reagan ise “Zengini destekle ki, yatırım yapsın istihdam sağlasın” mantığı ile sermayeyi merkeze aldı.
Bir uçtan diğer uca geçtik. Sermayeyi destekleyelim derken, fakirin halini “ucuz işçi” olarak düşen maliyet gözü ile baktık.
Kürsel sistemin aslında çözümü belli ama yöntemi farklı gelir dağılımı düzeltici politikalara ihtiyacı var. Yeniden insan yeniden değerli emek zamanı geldi de geçiyor bile.
Bugün ülkemizde görüntüde gelir dağılımında 2000’lere göre küçük bir iyileşme yaşandı. Ama içeriğine bakınca bırakın o düzelmeyi, olmasa daha iyiydi bile diyesi geliyor insanın.
Orta sınıfın ezildiği ama zenginin yoluna daha güçlü devam ettiği bir iyileşme. Yani alt gelir gruplarına zenginden alınarak değil, orta sınıftan alınarak kaynak aktarıldı. Hatta orta sınıf zengini bile beslemiş oldu.
Orta sınıfı eriyen ülkelerin gelecek beklentisi olamaz. Bu tür toplumlara en önemli örnek Venezuela’dır. O nedenle diyorum: Venezuela’yı iyi takip edin... Biz peşinden adım adım gidiyoruz...
***
Belki bu günlerde piyasalar üzerinden beşik gibi sallanan bir dünya görüyoruz.
Ama temel sorun piyasalar değil elbette. Asıl sorun insani değerlerin, insan onurunun ve insan olmanın da beşik gibi sallandığı bir dönemden geçiyor olmamızdır.