Yakın tarihte hafızalarımıza kazınan kendimize ait iki döviz krizi yaşadık.
İlk döviz krizi 1994 yılında yaşandı.
Ocak 94’de 15.000 lira
Şubat 94’de 17.500 lira
Mart 94’de 20.000 lira
Nisan 94’de 35.000 liraya yükselen doları gördük.
İkinci döviz krizi ise 2001’de yaşandı.
Ocak 2001’de 0,67 lira
Şubat 2001’de 0,97 lira
Mart 2001’de 1,09 lira
Nisan 2001’de 1,30 lira ve
Ekim 2001’de 1,65 liraya yükselmişti.
1994 yılında başında TCMB’nin brüt döviz rezervi 5 milyar 886 milyon dolardı. Nisan ayında MB’nin döviz rezervi 3 milyar 038 milyon dolara kadar eridi.
2001 başında ise TCMB’nin brüt döviz rezervi 25 milyar 97 milyon dolar düzeyindeydi. Temmuz 2001’de MB’nin döviz rezervi 15 milyar 913 milyon dolara kadar geriledi.
***
Temmuz 2011’de 93.903 milyon dolara kadar yükselen MB döviz rezervi Ocak 2012’de 75.297 milyon dolara düştü. Yaklaşık 18,6 milyar dolarlık rezervde erime yaşandı.
Aralık 2013’de ise 115.144 milyon doları gören Merkez Bankası döviz rezervi Ocak 2016’da 92.870 milyon dolara kadar gerilemişti. Buradaki döviz rezervindeki erime ise 22,2 milyar dolar civarında gerçekleşti.
11 Kasım 2016 tarihi itibari ile Merkezin döviz rezervi 106 milyar 265 milyon dolar olarak görülüyor ve Ekonomi Bakanı Sn. Nihat Zeybekci her yerde ve fırsatta “Merkez bu oyuna alet olmayacak, döviz satmayacak” diyor.
Ekonomi danışmanları ise bırakın faiz artırımını, hâlâ faiz indirimi yapılması konusunda baskı yapmaya devam ediyor.
***
Merkez döviz satmayacak!
Merkez faiz artırmayacak!
Merkez gereğini yapacak! (EKK açıklaması)
***
İyi ama o zaman Merkez ne yapacak?
Zaten şu günlerde en önemli meselelerden biri de, Merkez Bankasının yapması gereken açıklamaların kurum dışından gelmesi değil mi?
Piyasalar o kadar hassas ve her açıklamayı o kadar özenle okuyor ki... Gücün Merkezden çıktığını algılıyor ve fiyatlamayı ona göre yapıyor. Ağzı olanın konuşma maliyetini de tüm toplum çekiyor.
İyi ama gerçekten Merkez ne yapacak? Birileri “döviz satmayacak” diyor; birileri de “faiz artırmayacak” diyor. En üst akıl da “gereğini yapacak” diyor.
Ama kimse gerçek sorunu söylemiyor.
Gelin bunu açıklayalım.
Şu anda 93’de Çiller’in ve 2000’de Ecevit’in sonunu hazırlayan bir politik görüş uygulanıyor. Sanılıyor ki; emir-komuta ile piyasalar dengeye gelir. Sanılıyor ki; siyasi baskı ile enflasyon ve faizler düşürülebilir. Daha önce defalarca dediğim gibi -bu anlayış sonrası iki büyük kriz yaşandı ve Çiller ile Ecevit ‘in siyasi yaşamı bitti.
Galiba aynı oyunu birileri yeniden devreye aldı. Galiba ekonomi üzerinden yeniden siyaset dizayn edilecek. Çiller’in ve Ecevit’in düştüğü tuzak yeniden kuruldu.
***
Şu anda gidilecek iki yol var.
1- Ya faizler artırılacak ve kur baskılanıp enflasyon kontrol altına alınacak:
2- Ya da faizlere dokunmadan enflasyonu hızla aşağıya çekecek büyük fiyat indirimleri yapılacak.
Birinci yöntem işin en basit yolu. Ekonomik daralma göze alınacak ve sıcak paraya faiz tavizi verilecek. Tıpkı 94’de Çillerin çıkardığı süper bonolar gibi bir durum oluşacak.
Ya da ikinci yöntem uygulanıp ekonomiye çok büyük enerji fiyat indirimleri ile enflasyon dopingi uygulanacak.
Aylardır yazıyorum ama kimse görmek istemiyor. Yeniden tekrar edeceğim. Faiz artırımı ekonomiyi daha da daraltır ve küçülmeye yol açar. Oysa 11,8 dolardan 4,4 dolara düşen doğalgaz fiyatları yurt içine yansıtılır ise enflasyonda hızlı düşüş yaşanır ve faiz artırımına gerek kalmaz. Ekonomide de yeniden hızlı büyüme başlar.
Şimdi ben de soruyorum?
Neden kimse 40 milyar dolar azalan doğalgaz ithalat fiyatlarının yurt içine yansıtılmasını dile getirmiyor? İnanın ben de anlamıyorum. Bir kelime kimse söyleyemiyor. Noldu o para; nereye gidiyor ucuzlayan ithalat faturasından kalan para? Niye Türk halkına yansıtılmıyor düşen fiyatlar? Neden elektrik fiyatları da düşürülüp sanayi canlandırılmıyor?
Türkiye elektrik üretiminin yaklaşık 1/3’ünü doğalgaz çevrim santrallerinden karşıladığı için doğalgaz fiyatlarındaki indirim elektrik fiyatlarını da düşürecektir. Ayrıca bankaları zorlayan elektrik şirketlerinin bilançoları da rahatlayacaktır.
Tekrar söylüyorum: Ekonomiyi rahatlatmanın tek yolu 11,8 dolardan 4,4 dolara düşen enerji fiyatlarının hemen, hiç durmadan iç piyasaya yansıtılmasından geçiyor.
Not:Ayrıca 4 gün arayla tekrar toplanan EKK’ya rağmen “ekonomide olağanüstü durum yok” demek, gerçekten ayrı bir başarı...