Tarihler 20 Eylülü gösterdiğinde Bakan Berat Albayrak yeni Orta Vadeli Programı (OVP), ya da yeni adı ile Yeni Ekonomi Programını (YEP) açıkladı. Programın temel üç ayağı vardı.
1-Dengelenme
2-Disiplin
3-Dönüşüm
Burada “Dengelenme” çok önemli bir unsurdu. Hatta OVP’nin açıklanmasından yaklaşık 40 gün önce, yani 31 Temmuz günü aynen şu başlıkta bir yazı yazmıştım:
“Şişirilmiş ekonomiden denge ekonomisine geçiş”
Bakan Albayrak’ın “Dengelenme” açıklamasından 40 gün önce şunları aktarmıştım:
“İç talep daralıyorsa, o zaman döviz ihtiyacında yeni denge nerede oluşur? Haziran ayında bir şeyler değişiyor. Enerji harici ithalatımızın 16.642 milyon dolardan, yüzde 9,8 düşüşle 15.005 milyon dolara inişi var. Ama asıl veri Temmuz ayı ithalatına ait olacak. Temmuz ithalatının en az 19,0 milyar dolar seviyelerine düşmesi gerekiyor.”
Nitekim temmuz ayında ithalat bir önceki yıl 21,5 milyar dolarken, bu yıl 20,1 milyar dolara geriliyor (Beklentimin biraz gerisinde). Ama dış ticaret üzerinden asıl dengelenme Ağustos ve Eylül aylarında yaşanıyor.
Ağustos ayı ithalatı 19,2 milyar dolardan, 14,8 milyar dolara geriliyor. Eylül ayında ise ithalat 20 milyar dolardan 16,4 milyar dolara düşüyor. Dış ticaret açığı ise şu şekilde oluşuyor (Milyon $):
Nisan (-6.707); Mayıs (-7.800) ve ilk dengelenme olarak Haziran (-5.516), Temmuz (-5.994).
Sonrasında dengelenme çok daha sertleşiyor ve Ağustos ayında dış ticaret açığı -2.421 milyon dolara geriliyor. Nitekim Ağustos ayında dış ticaret açığındaki bu daralma ve turizm gelirleri ile beraber cari işlemlerde 2,6 milyar dolar gibi rekor fazla veriyoruz.
Gelelim Eylül ayına. Dış ticaret açığımız gümrük verilerine göre -1.892 milyon dolara gerilemiş durumda. Muhtemelen cari işlemlerde yine fazla vereceğiz. Ama unutmayalım ki, dış ticarette denge bozan unsur yüksek enerji fiyatları. Enerji faturasının azalması halinde dengelenme süreci çok daha açık hale gelecek.
Gelelim tekrar 31 Temmuz tarihli yazımıza:
“Yeni dış ticaret ve iç talep dengesi ekonomide soğumaya işaret ediyor. Suni olarak şişirdiğimiz ekonomide artık ateş sönüyor. Muhtemelen yılın son çeyreğinde sıfır büyüme, hatta negatif büyüme bile görebiliriz. İşte bu şartlar altında, dövizde ve faizde ‘ekstra siyasi gerilimler-sürprizler’ olmaz ise sert yeni dalgalar beklemiyorum. Elbette karşımızda bir gelecek belirsizliği var. Ama Mayıs 2016’da başlayan Türkiye’nin ekstra bozulma süreci finansal olarak bitti diyebilirim. (Tekrar söylüyorum: Siyasi ekstra sürprizler olmaz ise..)”
Bu yazıyı yazdığım 31 Temmuzda dolar 4,90, faizler ise yüzde 20,5 düzeyindeydi. Bunu şimdi neden söylüyorum: Türkiye şişirilmiş ekonomik modeli bitirmek zorunda kalınca dolarda 5,0 lira düzeylerinde dengelenme sağlayacak bir kapasiteye sahipti. Nitekim sonrası günlerde nerede ise tamamen siyasi nedenlerle dolar 7,20’lere kadar çıkmış ve rekor kırmıştı.
Maalesef daha dengeli bir modelle sürdürebileceğimiz dönemi denge bozucu şekilde geçirdik.
Şimdi ise yine reel sektörde yaşanan bir sıkıntı dönemi ile dengelenme süreci yaşıyoruz.
Geçmiş dönemde verimsiz ama gereksiz şekilde ayakta kalması sağlanan şirketler bu sıralar dökülebilir. Aslında bu verimlilik adına bir fırsattır. Ama şimdi kamu eliyle (ödemelerin yapılmaması nedeniyle) zincirleme bir zorlu süreç yaşanıyor. Hiç zorda olmaması gereken şirketlerden bile sesler geliyor.
Evet, Türkiye sıkı maliye politikası uygulamalı ama bu politika israftan yana olmalı. Verimliliği düşürücü bir politika seti bizi yine daha dengesiz bir noktaya taşıyabilir.
Bugün finansal düzelmelerin karşılığında çok ama çok ciddi bir reel bedel ödendiğini hiç unutmayalım. Ortaya çıkacak yeni işsizler toplumun en büyük sorunu olacaktır. Hiç ama hiç israfa ve seçim yatırımına tahammülümüz kalmamıştır.
Umarım dengelenme sürecine siyasi olarak da katkı sağlar ve süreci daha az hasarla atlatırız. Çünkü şu anda dengelenmenin ana omurgasını piyasa kendi şartlarında sağlıyor.