Faiz haram... Ya da yüksek faiz daha çok haram... İyi ama o zaman düşük faiz daha mı az haram oluyor? Açıkçası ben bu konuda dini inanca bir söz söyleme konumunda değilim.
Gelin uygulamaya bakalım.
2002 yılında AK Parti henüz iktidarı devralmadan önce toplam kredi kullanımı 66 milyar liraydı. Bu tutar o dönem ülke gelirinin yüzde 10’ları seviyesindeydi.
İşte bu nedenle gecelik faizler yüzde 3000-4000’leri görmesine rağmen batanlar çok olmadı.
Şimdi kredi tutarı 4 trilyon lirayı aştı. Bireysel krediler bile 1 trilyon sınırında. Kısaca herkes borçlandı. Borçlu olanların da borçları devasa boyutlara ulaştı.
Faizler şimdilerde yüzde 30-40’lara çıktığında işte tam da bu nedenle herkes battık-bittik noktasına geliyor. Artık ekonominin faiz hassasiyeti çok yükseldi.
Bu noktaya geleceğimizi 2007 yılından beri yazdığım mecralarda defalarca dile getirdim. Gidilen yol belli ise yolun sonunu söylemek çok zor olmasa gerek.
AK Parti ekonomik çözümlerinde hep kredi-faiz ekseninde çözümler aradı. Kalkınma ve değer üretme maalesef sınıfta kaldı.
Bu nedenle ki, en fazla büyüyen sektör finans oldu. Bu nedenle ki, büyümeye rağmen istihdam artmadı. Mesela 2017/II. çeyrek ila 2021/II. çeyrek çalışan sayısı aynı. Aradan geçen 4 yılda hiç mi istihdam artmaz?
Artan nüfus ne yapacak? Gençler nasıl iş bulacak? O krediler nasıl ödenecek?
Tam da bu nedenle diyorum: 2002’de öğrenci kredisi 45 TL’den 2021’de 650 liraya çıkması, hatta 1000 lira olması da bir başarı ifade etmiyor. Asıl önemli nokta borçlananın borcu ödeme kabiliyetidir. Orası arttı mı, azaldı mı? Ölçüt budur...
Kredi aldınız ama ödeyemiyorsanız gerisi teferruattır.
Bakın ülkemizde 3,5 milyon insan kredi borçlarını ödeyemiyor. Daha ne tartışacağız?
***
Şenol Babuşcu sosyal medya üzerinden bazı bilgiler paylaştı: Nisan-Haziran döneminde bireysel kredi kullanan 1 milyondan fazla kişinin geliri asgari ücretin altında. Aynı dönemde kredi kullanan 760 bin kişinin ise geliri 1000 liranın altında. Ve daha ilginci bu kişilerin kullandığı toplam kredi 16 milyar lira...
Toplamda ise 25 milyondan fazla kişi 650 milyar lira bireysel kredi kullanıyor. Bu kredinin ise yüzde 90’dan fazlası ‘ihtiyaç kredisi’...
Şenol Beyin paylaşımları dudak uçuklatıcı. Feci bir tablo...
***
Şimdi konumuzun kilit noktasına gelelim: Genellikle sağ kesimde ‘dava’ ve sol kesimde de ‘devrim’ olarak isimlendirilen sloganları biliriz.
Dava dediğinizde insanların kendilerini uğruna feda etmesi gereken bir ulu hedef karşınızda durur.
AK Parti işte tam da dava ile kendini özdeşleştirmeye çalışıp meydanlarda dini söylemlere ek olarak dini kitabı da kullanabiliyor.
İyi ama uğruna feda olunması bile erdem kabul edilen bir dava, nasıl oluyor da neferleri olan insanları basit bir banka kredisine hapsedebiliyor?
Hem de davanın asıl unsurlarında olan FAİZ’e...
Burada bir durmak gerekmez mi? Söylemi dini olan, meydanlarda bunu sıkça kullanan, vatandaşına bu argümanlarla oy vermesini isteyen bir yönetim, nasıl oluyor da kredi/faiz eksenine halkı hapsedebiliyor?
İlginç değil mi?
Sahi bu davanın faizi kaç? Bu dava çöpten ekmek toplayıp savunulacak bir dava ise, neden çözümler hep kredi-faiz ekseninde aranıyor?
Siz anlayabildiniz mi? Ben çözemedim de....