Mesela güçlü ülke dediğinizde geçmişteki büyük imparatorluklar aklımıza gelir. Osmanlı örneğine bakın: Güçlü olduğu dönemde refahı halkına dağıttı mı? Anadolu unutulmuş diyardı Osmanlı’da.
Veya Osmanlı zayıflamaya başladığında sarayların yapımını durdurdu mu? Tam tersine, Osmanlı zayıfladıkça sarayları-şatafatı büyüdü.
Aslında Cumhuriyet İdeali aramaktır.
Ülke zayıflarken yöneticilerinin sarayları büyüyorsa o yönetimin adının ne olduğunun çok önemi var mı?
Ama Cumhuriyet bir fırsat eşitliğidir. Babadan oğula geçen yönetim biçimlerinin yerine tercihi değiştirme imkanı veren bir yönetimdir.
Ben burada, anayasası ‘Cumhuriyet’ yasaları da ‘demokrasi’ olarak tanımlıyorum.
Mesele, anayasa kadar yasaların da hakkını vermektir.
Değiştirmek için önce sorgulamak gerekir. O nedenle Cumhuriyet ve demokrasi BİREY ister. Yani özgür karar alabilen; inanca dayalı biat sisteminden değil, akla-bilime dayalı sorgulama sistemine geçişi gerektirir.
Arkamda 20 bin kişi var, A partisine de gidebilirim ya da onun tam karşısındaki B partisine dediğinizde bunun adı Cumhuriyet ve demokrasi değildir. Bunun adı arkamdaki sürü ile padişah deviren isyancılar gibi bir şeydir.
Çünkü Cumhuriyet İLKE ister.
Cumhuriyet yönetiminde “Dün dündür, bugün bugündür” diyemezsiniz. Dün İsrail’in yaşam hakkına saygıyı savunan Türkiye’dir dediğinizde bugün tam tersini söyleyemezsiniz. Dün düşük faizi savunup bugün tam tersini topluma sunamazsınız.
“Bu can bu bedende olduğu sürece” dediğinizde söylediğinizin tam tersi oluyorsa bunun adının ne olduğunun çok önemi yoktur.
Soran ve sorgulayan bir bireyler topluluğu olmadığı sürece yönetimin adı ve kanunları ne olursa olsun orada sistem sorunu var demektir.
***
“İtibardan tasarruf olmaz” deyip sayısız uçaklar alıp ve sonrasında lüks saraylardan millete “porsiyonları küçültün” dediğinizde yönetim şeklinin ne olduğunun önemi de kalmaz.
“Aç kalırız yedirmeyiz” diyen bir sürü psikolojisi yarattığınızda da orada birey kalmamış demektir.
O nedenledir ki, Allah’ın ilk emri olan “OKU” çok önemlidir.
***
Cumhuriyet “iktidar gücünü” kimin kullanacağını belirliyor ama “iktidar gücünün” nasıl kullanılacağı bizim için bir başka meseledir. Bireysel olmayan toplumlarda iktidar gücü “dava” adı altında “ele geçirilmesi” gereken ulvi bir değer de olabiliyor. Sonra adını ne koyarsanız koyun.
Siyasi partiler birer bireysel hizmet alanı yerine çıkarsal örgütlere dönüşüyorsa bunun adına ha Cumhuriyet demişsiniz ha da uygulamasına demokrasi.
Kendi şahsi çıkarını ülkesinin menfaatlerinin çok çok üzerinde gören bir yönetim tarzının kuruluşu “Kurtuluş Savaşı” sayesinde sağlanmış olmasıdır asil vicdanları yıkan.
Sonra adına ne derseniz deyin.
İşte bütün bunların altında BİREY ve İLKE olmaması yıkıp geçiyor ismi ne olursa olsun yönetimleri.
Cumhuriyet İslamköy’den veya Güneysu’dan çıkıp lider olma fırsatı olduğu kadar o köydekilere, şehirdekilere hesap verme erdemidir.
Seçen açısından ise Cumhuriyet “oy vererek cennete gitme” erdemi değil, tersine oy verdiklerini soran ve sorgulayan bireysel özgürlükler erdemidir. O nedenle Cumhuriyet insan olma ERDEMİdir.
Okuyan, soran, sorgulayan bir erdemli toplum hareketidir Cumhuriyet.
Biat etmiş, hilafet istemiş, itaat etmiş ve çıkarı peşinde koşmuş toplumlar için ise amaç değil sadece bir araçtır Cumhuriyet...
Kadınlara seçme-seçilme hakkı veren rejimin adıdır Cumhuriyet, ama kadınlara yaşama hakkını zindan eden yönetim de Cumhuriyet adı altında yaşayabiliyorsa ne diyebiliriz ki?
100 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk’ün hedeflediği Cumhuriyette 10 yıl önce koyduğun hedeflerin yarısını bile gerçekleştiremiyorsan bunun adını ne koyarsan koy ne ifade eder ki?
***
Cumhuriyet öncesini okurken Padişahların “Alimleri zindana attıklarını, buna karşılık kendilerine biat eden eşkiyaları affedip sokaklara saldıklarını” okurduk.
Saraylarında itibarlarından tasarruf etmeyenlerin kurdukları düzenlere karşı gelişmişti Cumhuriyet. Herkese ulufe dağıtır gibi ülkesinin geleceğini harcamamak için önlem alan yönetim sistemiydi Cumhuriyet.
Evlatlarına, ailenin maddi gücüne veya iktidara bağlılık gücüne dayalı bir gelecek hayali kurmak yerine zeka ve eğitimine dayalı bir gelecek hayali kurduran sistemin adıydı Cumhuriyet.
Daha sayamadığım nice nice örnekler... Sahi adımız Cumhuriyet ama içerikte ne kaldı Cumhuriyetten.
Yılmadan, yorulmadan yeniden Cumhuriyeti kurmalıyız. Demokrasi ile beraber kapsayıcı bir Cumhuriyet bizim tek kurtuluş umudumuzdur. Başka yolu yok...