Eski işsizlik hesabına göre, 2006 yılında ülkemizde 20 milyon 423 bin kişi bir işte çalışıyordu. Çalışanların ise 2 milyon 695 bini üniversite mezunlarından oluşuyordu (%13,2). Böylece 2006 yılında ülke genelinde işsizlik oranı %10,2 düzeyindeyken, üniversitelilerin işsizlik oranı %9,6 seviyesindeydi.
TÜİK o işsizlik hesabını 2013 yılında sonlandırdı. O tarihe geldiğimizde çalışan sayısı yüzde 25,0 artışla 25 milyon 524 bin kişiye ulaşıyor. Üniversiteli çalışan sayısı ise yüzde 79,3 artışla 4 milyon 831 bin kişiye ulaşıyor ama işsizlik oranındaki artış engellenemiyor.
2006-2013 arasında ülke genelinde işsizlik oranı yüzde 10,2’den yüzde 9,7’ye geriliyor. Ama aynı sürede üniversite mezunu işsizlerin sayısı 285 bin kişiden 557 bin kişiye yükselirken, işsizlik oranı da %9,6’dan %10,3’e yükseliyor.
Kısaca iş gücü piyasasına o kadar çok üniversiteli geliyor ki, istihdam artışı bu hıza yetişemiyor.
Gelelim TÜİK’in 2014 ve sonrası işgücü hesaplamasına. Bundan 4 sene önce (2014) ülke genelinde 25 milyon 933 bin çalışan var. Bunların da 5 milyon 085 bini üniversite mezunlarından oluşuyor.
Aradan 3 yıl geçiyor: 2017 yılı tamamlandığında çalışan sayısı 28 milyon 189 bine çıkıyor. Çalışan sayısında yüzde 8,7 artış oluyor ama bu sayı nerede ise üniversite ve meslek lisesi mezunlarından geliyor.
Aynı dönemde işgücü piyasası da yüzde 9,9 artışla 31 milyon 643 bine ulaşıyor. İşgücündeki artılın 1 milyon 659 bini üniversite mezunlarından (%29,2 artışla) geliyor. Ama işgücü piyasasında üniversite mezunlarının iş bulma oranı yüzde 26,3 artabiliyor ve 1 milyon 335 bin üniversiteli iş sahibi oluyor.
Böylece 2014 yılında 606 bin kişi olan üniversiteli işsiz sayısı sadece 3 yılda 930 bin kişiye ulaşıyor. İşsizlik oranı da yüzde 10,6’dan yüzde 12,7’ye yükseliyor. Oysa aynı dönemde işgücü piyasasının en büyük kütlesini oluşturan lise altı eğitimlilerin işsizlik oranı yüzde 9,4’den sadece yüzde 9,8’e yükseliyor.
OKUYANA HAYAT DAHA ZORLAŞIYOR
TÜİK verilerine 2006-2011 arası 5 yılda ülkemizde genel fiyat düzeyi yüzde 47,5 artıyor. Yine aynı hesaba göre 2011-2016 arası 5 yılda da fiyatlar yüzde 47,9 artıyor. Kısaca 5 er yıllık fiyat artışları nerede ise aynı seviyede gerçekleşiyor.
Şimdi de bakalım gelirler nasıl artmış?
AK Parti ilk dönem diyebileceğimiz 2006-2011 yılları. Ülkede genel fert başına gelir yüzde 61,7 artıyor. Lakin en ciddi artış yaşanan bir kesim de yine yüzde 66,7 ile üniversite mezunları oluyor. Hatta lise ve dengi okul mezunları bu dönemde yüzde 43,1 gelir artışı ile enflasyonun bile altında kalıyorlar. Lise altı eğitimliler ise ancak ve ancak enflasyonu yakalayabiliyorlar.
Ama tablo böyle sürmüyor.
Son 5 yıla baktığımızda adeta yeni bir gelişme karşımıza çıkıyor. Çok okumak çok kazanmak anlamını yitiriyor. Hatta terinse az okumak çok kazanmanın kapısını açıyor.
Tabloda gelişmeler net olarak görülüyor. TÜİK’in Gelir ve Yaşam Memnuniyeti çalışmasında eğitim durumuna göre fert geliri 2011’den sonra eğitimle ters orantılı gelişiyor. Birinci döneme göre gelir daha yüksek artmış olmasına rağmen üniversiteli olmanın kazancı daha da azalmış durumda.
2011-2016 arasında fert başına ortalama gelir yüzde 76,4 artıyor ama üniversite bitirenler için bu gelir artışı sadece yüzde 56,5’de kalıyor. Oysa lise altı eğitimlilerin geliri yüzde 70,1 artarken, bir okul bitirmeyenlerin geliri ise yüzde 75,7 artıyor. Hatta okur-yazar olmayanların geliri bile yüzde 79,8 artışla en üst düzeye çıkıyor.
ARTIK ÜNİVERSİTELİDE YOKSUL
Yoksul sayıları ve yoksulluk oranlarına bakıyoruz;
2006 yılında sadece ve sadece 24 bin üniversite mezunu yoksul olarak görülüyor (yüzde 0,7). Aradan 10 yıl geçiyor ve yoksul üniversite mezunu sayısı 150 bin kişiye yükseliyor (yüzde 1,7). Kısaca yoksulluk oranı ve sayısı en fazla üniversiteli kesimde artıyor. Artık okumak yoksulluktan kurtulmak için bir çare olmuyor.
Oysa aynı yılla içinde lise ve dengi okul mezunlarının yoksulluk oranı yüzde 14,3’den yüzde 6,2’ye geriliyor. Hatta bir okul bitirmeyenlerin yoksul sayısı bile 1 milyon 4 bin kişiden 929 bine geriliyor. En çok yoksul olan lise altı eğitimlilerde bile sayı 3 milyon 783 bin kişiden 3 milyon 734 bin kişiye az da olsa düşüyor.
Ama üniversiteli yoksul sayısı 6 kattan fazla artarak 24 bin kişiden 150 bin kişiye yükseliyor.
ORTA SINIF YOK OLUYOR
Bir ülkenin demokrasi ve hukuk/adalet sistemi orta sınıfın varlığı ile ayakta durur. Sermayenin çıkar odaklı davranışı, alt gelir grubunun boğaz derdi demokrasi ve adalet için en zayıf noktalardır. Nitekim Turgut Özal 12 Eylül askeri sistemine karşı verdiği en iyi cevaplardan bir de “Orta direk” kavramıydı. AK Parti’de birinci dönemde aynı yoldan gitti ama sonra işler tersine döndü. Artık orta sınıf ile alt sınıf birleşerek asgaride buluşan bir toplum oluşuyor.,
Zengin mi? Onlar zaten payını sürekli artıyor. Yüzde 44’den yüzde 56’yı geçtiler bile. Her dönem sermaye kazanır teorisi en sert biçimde gerçekleşiyor.