Takvim etkilerinden arındırılmış perakende satışlar (reel) eylül ayında yüzde 3,4 azaldı. Arındırılmamış satışlar ise yüzde 1,7 düştü. Ama arındırılmamış satış hacmi endeksi ağustos ayında yüzde 2,6’lik bir daralma daha yaşamıştı. Kısaca ağustos ve eylül aylarında satışlar iyi gitmedi. Özellikle eylül ayında.
Yılın ilk yarısında yüzde 7,2 oranında reel artış sağlayan perakende tüketim harcaması, Temmuz-Eylül aylarını kapsayan 3. çeyrekte sıfıra geldi.
Takvim etkilerinden arındırılmamış endeks bu çeyrekte yüzde 0,2 daralırken, takvim etkilerinden arındırılmış endeks sadece yüzde 0,4 arttı.
Özet olarak söylemek gerekirse tüketimde sıfıra geldik.
Elbette nüfus artıyor ve karnımızı doyurmak zorundayız. İşte bu nedenle gıda tüketimi artışını sürdürdü. Arındırılmış endekse göre yüzde 6,6; arındırılmamış endekse göre ise yüzde 6,1 gıda harcamasında artış var. Bunun yanına bir de giyimi eklememiz gerekiyor. Burada da yüzde 10,0 üzeri bir harcama artışı yaşanmış.
Kısaca boğazımızdan ve giyimimizden kısmamışız çok şükür.
Ama gerisinde kısmışız.
Mesela artık bilgisayar vs gibi iletişim araçları da almamışız. TV veya elektrikli ev aletleri de tüketim hanemize yazılmamış. Mobilya da tabi nasibini almış.
Kısaca tüketim harcamamız zaruri alanlara yönelmiş.
Geriye de bir şey kalmamış.
Zaten İş-Kur verileri özellikle eylül ayında bir şeylerin çok ters gittiğini gösteriyordu. Kayıtlı işsiz sayısı sadece bir ayda 381 bin kişi artarak 3 milyon 133 bin kişiye çıkmıştı. (Buna bir de kayıtsız işsizleri eklemek durumundayız.)
Şimdi yaz bitti. Mevsimsel çalışanlar eve dönmeye başladı diyebilirsiniz. O zaman şu sorunun cevabını da vermemiz gerekiyor. Geçen yıl eylül ayında kayıtlı işsiz sayısı sadece 15 bin kişi artarken, bu yıl ne oldu da 381 bin kişi arttı.
Bu arada bir de mevsim etkisi ile işini gücünü bırakanları sakın dikkate almayın. Hani turizm bitti, otel kapandı diye evine dönenleri. Ya da tarlada hasat bitti, bahara kadar soba yakanları.
İşte bunları da topladığınızda Aralık ya da Ocak ayında 5 milyonun üzerinde bir işsiz ordusu karşımıza çıkabilir. Hatta şunu da ekleyelim: Mevcut gidişata gerçekten dolar-faiz gözü ile bakılmadan bir önlem alınmaz ise işsiz sayısı kış aylarında (mevsim işsizleri de eklendiğinde) 6 milyon kişiye de yaklaşabilir.
Bütün ama bütün temennim bu konuda yanılmış olmamdır.
Hatırlarsanız bahar aylarında bu sonbahar için çok karamsar yazılar yazdığımda aynı cümleyi yazılarıma eklerdim. O günlerde de bütün temennim kendimin yanılmış olmasıdır derdim.
Aslında gerçekleri hepimiz biliyoruz. Hatta çözüm yollarını da.
Gerçek şu ki; bizi 15 yıldır Avrupa para göndererek besledi. Bunu ben söylediğimde şüphe ile bakanlar önceki gün devletin ajansı olan Anadolu Ajansından geçen haberde görebilirler. Gelen sermayenin (doğrudan yatırım) yüzde 74’ü Avrupa’dan.
Elbette kara kaşımız için gelmediler. Çıkarları için ve kar etme umudu ile geldiler. Haçlı olmadıklarını, bizi batırmak istediklerinde burada onların da 200 milyar dolar yatırımları olduğunu artık aklımıza getirmemiz gerekiyor.
Şimdi para getirmiyorlar
Çünkü bizim onların standartlarını karşılayacak biz düzenimiz yok.
Ayrıca limitlerimiz de doldu. Dış borç oranımız çok ciddi sınırlara geldi. Hatta ve hatta dış borcun bağımsızlık hakları üzerinde bile baskı oluşturacağı noktalara geldik diyebiliriz. Örnek mi? Asla gidemez dediklerimizi özel uçakla nerede ise bu ülkeden kendi elimizle yollamadık mı? Daha ne olsun.
Çözüm ise ayağımızı yorganımıza göre uzatarak akıllı reformları devreye almaktır. Oraya buraya para dağıtarak veya hazine garantileri ile gelecek kuşakların gelirini satarak günü kurtarıcı politikaları bir kenara bırakmamız gerekiyor. Gerçeklerle yüzleşip, hep beraber çalışma seferberliği ile sistemi düzeltmemiz gerekiyor.
Anlayacağınız iş ciddi.
Umarım yanılırım.