2018 yılı 2. Çeyreğinden 2024 yılı 2. Çeyreğe yıllık bazda reel olarak tam yüzde 29,1 oranında büyüme göstermişiz. Bu büyümeyi nüfus artışından arındırdığımız zaman yine de reel büyüme yüzde4 23,5’lere ulaşmaktadır.
2018 yılında 16 milyon 888 bin kişi yoksulken bu sayı 2023 yılında 18 milyon 219 bine yükselmiş.
Bakın genel nüfus artışı (2018-2023) yüzde 4,1 iken yoksulluk artışı yüzde 7,9 olmuş. Kısaca yoksulluk kervanına yenilerle beraber eskilerden de eklenmeler olmuş.
Olayın özeti şu: Hem büyürüz hem de fakirleşiyoruz… Acaba bunu kim başarabilirdi?
Burada elbette bazı sorular akla geliyor.
Acaba bu büyümenin ne kadarı kayıtsız yabancılardan geliyor? Kayıtlılar başına büyüme artış gösterse de belki de kayıtsızlar nedeniyle gerçekte bir büyüme yoktur.
Ya da enflasyon… Yani bu büyüme belki de gerçekte fiyat artışından geliyor ama resmiyette enflasyon düşük ilan edildiğinden sanal olarak büyüyor gözüküyoruz.
Belki de büyüyoruz ama bunu paylaşanlarda adaletsizlik var. Nitekim 2014 yılından bu yana ama özellikle 2021 sonrası paylaşım bozukluğu felaket noktasına varmış durumda.
Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar gibi bir durum.
Evet, büyüyoruz ve fakirleşiyoruz ama bir şey daha var. Bu büyümenin altı da boş. Adeta büyümüyor, şişiyoruz.
Bakın imalat sanayine… Yüzde 2,5 büyüme döneminde imalat sanayii yüzde -2,9 küçülme içinde.
Buradan da görülüyor ki, bu büyüme üretimsiz bir büyüme… Yani bu tür büyümeler sürdürülemez.
Zaten Mehmet Şimşek büyüme yorumunda “dengelenme başladı” diyor. Yani iş daha da ciddi. Üretim düşüyor, tüketim sakinleşiyor ama buna seviniyoruz.
Kimse de şunu demiyor: “Efendim dengelenme neden düşüşle sağlanıyor, Neden yukarıda dengelenemiyoruz?”
Bakın bu tablo da bize asıl büyük sıkıntının önümüzdeki dönemde olacağını gösteriyor.
Bence hazırlanalım… İş ciddi.