Hukuk!
Adalet!
Kurallar ve yaptırımlar.
Bir toplumun sağlıklı yaşaması için ne gerekiyor acaba?
Rahmetli amcam 1977’de “Yeğenim Almanya’da hiç özgürlük yok, Türkiye’de çok özgürlük var” derdi. Elbette kastettiği fikir-bilim özgürlüğü değildi; suç işleme özgürlüğüydü.
Almanya’da suç işlemiş ve hemen sınır dışı edilmişti. Ama Türkiye’de suçlar ya çok az cezalandırılıyordu; ya da affediliyordu.
Gelişmiş ülkelerde bireye karşı işlenen suçlar en ağır şekilde cezalandırılıyor. Biz de ise bireye karşı işlenen suçlar nerede ise af kapsamında. Bizim hassas tarafımız devlet...
Türkiye’de devlete karşı işlenen suçlardan duyuyoruz en ağır cezaları. Parkta kamyon bir kız ezmiş; kırmızı ışıkta alkollü sürücü geçmiş ve iki kişiyi öldürmüş vs...
Öldürdükleri kişilerin cenazesine bile yetişebiliyor bizim suçlular.
Trafik sistemimiz “tuzak” üzerine kurulmuş. Her yıl 7 bin kişi trafikte canını veriyor. Kontrollerin bir çoğu “tuzak kurarak ne koparırız” mantığında. Defalarca yazdım bu konuları...
Okullara bakın okullara...
3m2’lik öğrenci bahçeleri okul müdürlerinin ve yardımcılarının otoparkı oluyor. Okul önlerinde çocukları indir-bindir yerleri de öğretmenlerin park yeri oluyor. Eğitim okuldan başlarmış ya... Bizde de gücü - makamı olan kullanır eğitimi okullarda veriliyor. Tabii ki Milli Eğitim Bakanlığımızın izni ve gözetimi eşliğinde.
Ya iş kazaları...
Her yıl 3500-4000 kişi de o kazalarda can veriyor. Trafik ve iş kazalarında yılda toplam 10 bin kişiyi feda ediyoruz ama çözümde hala yol yok. Öle öle bitmedik...
Haberler duyarsınız... Şu marka hatalı üretim yüzünden yüz binlerce aracını geri çağırdı. Şu marka milyon aracını topladı: Bu markaların hepsi Türkiye’de de var. Ama hiç şu haberi duydunuz mu?
“Türkiye’de satışa sunulan on binlerce araç geri toplandı”. Maşallah dememiz gerekiyor. Türkiye’de satılan her araç taş gibi... Hiç üretim hataları olmuyor.
Ya yollar?
Avrasya Tüneli açıkladı: 500 binden fazla araç kaçak geçti. Kaçak geçişin cezası 10 kat. Yüzde 40’ı şirkete kalıyor. Avrasyacılar sadece kaçak geçişten 30 milyon lira kazandılar. İyi ama niye insanlar bu kadar kaçak geçer?
Osman Gazi Köprüsü de öyle; Yavuz S. Selim Köprü ve otoyolu da aynı. Sanırsınız millet kaçak geçmek ve 10 kat ceza yemek için can atıyor. İtiraz edip hakkını arayana iade ediliyor. Ama niye yanlış ceza yazan şirketler de 10 kat cezalı iade etmiyor?
Ya bankalar! Aldıkları haksız paraları niye cezalı geri ödemiyorlar. Yaz yaz bitmiyor...
Şu haberleri çok duymuşsunuzdur: “Rusya şu kadar marulu geri gönderdi.” Veya “Rusya ilaçlı ayvaları yemedi”.
Bu ilaçlı ayvalar veya marullar hep Rusya’ya gönderilir zaten. Hatta AB’ye bile gönderiyoruz arada. Ama Türk Halkına asla ve asla ilaçlı-zehirli marul ve ayva yedirmeyiz. Öyle mi?
ŞEKERDEN KANSER VERGİSİ
Artık nerede ise herkes suni şeker konusunu biliyor. Çocuklarımızın yediği bir çok gofret-çikolata NBŞ’li şekerden. Sanayi ürünü gıdaların ucuzluk ve çıkar ilişkileri ile sağlık üzerindeki etkileri bir türlü topluma anlatılmıyor.
Ama kanser vakaları bize işaret gösteriyor.
2001’de kriz için gelen IMF bile araya “şeker maddesini” ekledi. Tütün üretimimizi ve fabrikalarımızı kapatmak için verilen uğraş sonuçlandı. Artık sigara markalarının çok büyük kısmı yabancı.
Sıra şekerde.
Türk çiftçisi şeker ekmesin, fabrikalar çalışmasın... Avrupa Birliği’nin nerede ise sıfır noktasına taşıdığı NBŞ (Nişasta Bazlı Şeker) bizde Bakanlar Kurulu kararları ile yüzde 15 kotadan yüzde 20’nin üzerine çıkartılsın.
Bütün yolları NBŞ’cilere açalım. Yerli doğal şekerin ise yollarını kapatalım. Sağlıklı nesil yerine, hastalıklı bir toplum için bugünün 3 kuruşuna değerlerimizi satalım...
Değer mi hiç?
15 Temmuz FETO darbecilerinin ayıklanması için ilan edilen OHAL kapsamındaki KHK ile Şeker Kurumunu kapatalım ve fabrikaları da satışa çıkartalım. Bu kararları da sessizce Bakanlar Kurulunda alalım.
Bu sessiz işleri aklım bir türlü almıyor. “Hain İsrail” derken İsrail ile gaz sürecini tamamlıyoruz. Hain Fetö derken sessizce şeker işini hallediyoruz.