Bir kişilik analizi

İbrahim Kahveci

Çok realist ve pozitif. Her bir analizi güçlü hafıza ve pozitif bilime dayanıyor. Zamanın ruhu ve konunun bütünlüğünden biraz kopmuş olsa bile yine de çok şükür diyebiliyorsunuz.

Ama konu iktidar partisi ve liderlerine gelince birden değişiveriyor. Ne hafıza kalıyor ne pozitif bilim.

Psikolojide değişik anlatılar verilir bu duruma. Evde müthiş otoriter ama dışarıda güce tapan çok uysal bir kişilik. Ya da toplumda basık karakterli bir davranışın seri katil çıkması gibi...

Spotlight filminden bahsedeyim: Meğerse kiliselerde birçok papaz tacizciymiş. Birçoğunun aslında çocuklarla bir arada olmaması gerekecek düzeyde sapkın olması gibi...

Örnekler uç noktalardan tabii. Daha iyi kavranabilsin, anlaşılabilsin diye.

Mesela Türkiye’nin Suriye operasyonlarını anlatıyorlar... O dönem muhalefetin ve şu anda AK Parti’den ayrılanlar tek tek hainliğe varan (!!!) açıklamalarını o kadar net söyleyebiliyorlar... Ama Barış Pınarı Harekâtının neden bittiğinden bi haberler.

ABD’den gelen “malvarlığını araştırırız (nazikçe açıklarız)” haberlerinin aynı tarihlere denk düşmesini bilen yok.

Ülkede çocuk sayısının ekonomik duruma bağlı değişimini anlattık. Meğerse “büyük ekonomik kalkınmaya bağlı” düşüşlermiş. İyi ama 2004-2005-2006-2007-2008 ve 2012-2013-2014-2015 yıllarında neden doğum sayısı arttı? Acaba ekonomi ve beklentiler iyiyken artan çocuk sayısı ekonomi kötüleştiğinde düşerken hemen ekonomik kalkınma mı başlıyor?

Bakın burada birden matematik ortadan kalkıyor ve birden akıl uçuveriyor.

0-3 yaş grubunda ve 3-6 yaş grubunda oluşan psikolojik temellere gitmek gerekiyor. Mesela ‘GÜÇ’ karşısında oluşan boyun eğme ve itaat zihniyeti realiteyi yok edebiliyor. Ama ‘ZAYIF’ karşısında aynı kişi tam tersine müthiş zeki ve zalim olabiliyor.

Sigmund Freud yaşasaydı bugün bu olanlara ne derdi acaba?

FAKİRDEN ALIP ZENGİNE VERME BAŞARISI

Bugün ülkemizde müthiş bir ekonomi politikası uygulanıyor. Bunun en sade tanımı “fakirden alıp zengine vermek” olabilir.

KÖİ projelerinde Hazine garantilerini kim ödüyor? Bütün ülke... Buraları kim kullanıyor? İmkanı olan seçkin azınlık.

Kur Korumalı Mevduatlara daha şimdiden 120 milyar lira fatura çıktı. Bunu kim ödeyecek? Bütün ülke...

Bunları kim alacak? Parası olan seçkin azınlık.

Robin Hood zenginden alıp fakire vererek kahraman olmuştu. Ama bu kahramanlığın hiç bir şey olmadığını bugün biz gösteriyoruz: Asıl kahramanlık nedir ben size söyleyeyim: Fakirden alıp zengine verip ve fakirin de seni sevmesini sağlamaktır.

Düşünebiliyor musunuz? Nasıl büyük bir başarıdır bu.

Fakire dava diye bir şey satıyorsun ve bütün sermayeyi zenginin hizmetine sunuyorsun. Fakirin de sizi alkışlaması ve desteği ile ayakta duruyorsun.

Özgür Demirtaş “en büyük kitle imha silahı cahilliktir” demişti.

Bakın bir örnek verelim: Faizcilerle mücadele adı altında görüntüde faiz indirimleri yapıldı. Sonuçta ne mi oldu?

Bankaların faiz geliri (ilk 4 ayda) 172,1 milyar liradan 318,8 milyar liraya yükseldi (%85,2). Oysa bankaların ödediği faiz ise 113,2 milyar liradan sadece 156,4 milyar liraya yükseldi (%38,2). Bu sonuçla bankaların net faiz geliri 59,0 milyar liradan 162,4 milyar liraya çıkarak yüzde 175,5 artış yaşadı.

***

GSYH içinde ücret ödemelerinin payı %32,1’den %26,6’ya geriledi. Bu sayede yaşanan ekonomik büyümeye en fazla payı azalan ve fakirleşen alt gelir grubu sevindi.

Bugün çalışan kesimin ortalama geliri net olarak %30,6 geriledi.

GSYH verilerine göre 2016 yılında çalışan başına düşen ücret geliri 2.556TL’den 2022 yılında 7.487TL’ye gelmiş. Oysa olması gereken tutar 9.779 TL. Yani ortalama ücrete göre söylüyorum 6-8 bin lira maaş alıyorsanız aslında 8-10 bin lira almalıydınız. Gitti 2 bin liranız.

Tabi bu hesapları TÜİK’in resmi enflasyonuna göre yapıyoruz.

Kaybettiğiniz 2 bin lira maaşınız nereye mi gitti? Patronlara... ISO-500 verileri gösteriyor ki; 2021 yılında ücretler yüzde 33 artarken karlar yüzde 150 artış göstermiş. Ama ben ekleyeyim: Asıl kar artışı 2022 yılında yaşanıyor: Ve asıl ücret baskısı da yine bu yıl yaşanıyor. Halka açık şirketlerin faaliyet karlılığının yılın ilk çeyreğinde yüzde 300’den fazla arttığını şimdiden not düşelim.

***

Kısaca bütün sistem fakirlik üzerine kurulmuş durumda. Hem kamuda hem de özel sektörde fakirden alıp zengine veren bir politik ortaklık yaşanıyor.

Ama burada bir ayrıntıya dikkat çekmek isterim: Bu politikaya en fazla itiraz etmesi gereken kesim en yüksek politik desteği veren kesim oluyor. Yani fakirliği ve yoksulluğu bilerek istemek ve desteklemek başka bir şey olsa gerek.

Sanırım bu durumun sosyolojik olduğu kadar psikolojik analizi de önem arz ediyor. Aksi halde ülke olarak bu yokoluştan kurtulamayız.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (56)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.