Şiirin aslı Mehmet Akif Ersoy tarafından Çanakkale şehitlerine yazılmıştır. Her satırı yürekleri titreten bir şiir.
Ama yüreklerimizi sadece geçmiş değil, bugün de titreten gelişmeler yaşanıyor.
Tabii ki her olayın kendine has bir tarafı vardır. Bugün anlatacağım konunun da öyle...
Yaklaşık 10-11 yıl kadar önce Uzel Traktör Fabrikası meselesi ile ilgilenmeye çalıştım. Edirnekapı çıkışında çok değerli bir araziye kurulu olan fabrikada toplam 2 bin 200 kişi çalışıyordu.
Malumunuz, arsa değeri fabrika değerinin üzerine çıkmıştı. Ve yine malumunuz, bu tür rantlar ülkemizde bir çok üretim tesisinin kapanmasına yol açmıştır.
Arsa rantı yüzünden 3 fabrikadan 1’i taşınırken, 2’si taşınamadan kapanmıştır. Maalesef taşınma sistemimiz kağıt üzerinde olduğu gibi işlemiyor.
Uzel Traktör Fabrikasında da benzer gelişmeler yaşandı.
Arsa rantı mirasçılardan büyük kardeşi farklı noktalara yönlendirdi. Diğer 3 mirasçı maalesef Baba Ahmet Uzel’in zor şartlarda kurduğu üretim tesisini korumayı başaramadı. Başaramadı çünkü, hukuk sistemimiz ve bürokrasi arsa rantının galip gelmesine vesile oldu.
Hatta siyasetimiz de...
Bugüne kadar Hükümet kanadından tek bir adım atılmadı. Fabrika çalışsın, üretim yapılsın, insanlar kazanç elde etsin noktasını arsa rantı yedi.
Olacakların belli olduğunu geçmişte adım adım yazdım. Ve tahmin ettiğimiz tüm süreçler gerçekleşti.
İşçi sendikası dahi arsa rantı yanında yer aldı. Cahilliklerinden mi, yoksa son yangında yandığı söylenen parasal ilişkilerden mi? Bilemiyoruz.
Ama bildiğimiz şu: 2 bin 200 Uzel çalışanı hala eksik maaşlarını, kıdem tazminatlarını ve işten çıkarılma paralarını alamadılar.
Onlara kimse sahip çıkmadı.
Devlet-siyaset adeta seyretti.
Fabrika yansın, arsa geriye kalsın.
Ve nihayet yangın da çıktı.
Uzel Holding şu açıklamayı geçti:
“Ülkemizin bilinen en eski sanayi kuruluşlarından biri olan traktör ve tarım aletleri üreticisi Uzel Grubu şirketlerinin merkezi İstanbul Rami’deki fabrikanın yönetim binasında 11.01.2019 tarihinde bir yangın çıkmış. Yönetim binasında çıkan bu şaibeli yangın ile; yaklaşık 20 yıldır planlı bir şekilde içi boşaltılan şirkete ait son deliller de böylece karartılmaya, Holding A.Ş.’nin yeni yönetimi olarak tarafından uzun süredir ısrarla ulaşılmaya çalışılan resmi evraklar yakılmaya çalışılmıştır. Mahkeme kararı yönetim teslim edildiği halde (Uzel Holding) verilmeyen ve yangının çıktığı idari binada bulunan resmi evraklar; defalarca Grubun halka açık şirketi Uzel Makina’nın iflas işlemlerini yürüten İcra Dairesi ve İflas Masası’dan talep edilmiş, maalesef bu taleplerimiz yerine getirilmemiştir. En son yaklaşık 2 ay önce Holding AŞ yeni yönetimi olarak evrakların İdari Binadan alınabilmesi için Bilirkişi talebinde bulunulmuş, fakat hali hazırda bu Karar da alınmamış ve sonuçta tarihin karanlık sayfalarını aydınlatacak deliller ve resmi evrakların elim bir yangınla yok edilmesi önlenememiştir.
Üstelik, daha bu hafta 2007-2008 yıllarında şirketin içinin nasıl boşaltıldığı, resmi banka hesaplarında bulunan paraların iddia edildiği üzere nasıl rüşvet olarak dağıtıldığı, bu yasa dışı harcamaların şirket yasal defter kayıtlarına nasıl alındığına dair tesadüfen ulaşılan bir şirket çalışanının imzalı ifadesi ve iddiaları Yönetimimizce ihbar konusu yapılmış olup, yapılan ihbarda, iddia edilen olayların kayıtlarına da ŞİRKET MERKEZİ OLAN İDARİ BİNADA ulaşılabilineceği altı çizilerek belirtilmişken aynı yerde aynı hafta yangın çıkması manidardır. Yatırımcıların ve çalışanların haklarını da korumakla mükellef olan İflas Masasına bu konuda Holding’in yeni yönetimi olarak yaptığımız sayısız başvuru sonuçsuz kalmış, hırsızlıkları önleyecek hiçbir koruma önlemi alınmamıştır.
Holdingimizin kurucusu Sn.Ahmet Uzel’in 20 yıl önce vefatı sonrası eşi Sn.Türkan Uzel’in çalınan hissesi sonucu yönetimden uzaklaştırılması ile başlayan şirketin içinin boşaltılması operasyonunun; grubun halka açık şirketi Uzel Makina’yı iflasa getiren ve hala yetkileri elinde bulunduran Uzel Makine AŞ yönetimi tarafından şirket kaynaklarının özellikle yurt dışında kurulan posta kutusu şirketlere aktarılma marifetiyle ve diğer şekillerde nasıl yapıldığı şirket çalışanları ifadeleri, genel kurul tarafından atanan özel denetçi raporları, mahkemelerin atadığı bilirkişi raporları, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettişleri ile Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanları raporları ve bunları delil kabul eden mahkeme kararları ile sabitken, sonuçta ilk önce çalışan binlerce emekçi ile binlerce küçük yatırımcının mağdur edilmesi bütün ülkenin gözü önünde cereyan ederken mağdur edilen kesimi korumakla görevli kurum ve kuruluşların yıllarca süren sessizliğine anlam verilememiştir.”
Son söz: Bir beton uğruna ya rab nice fabrikalar kapanıyor...