İnanın çok zor bir formül.
Kimse ben çözerim diye hemen ortaya atlamasın.
Ama kendine çok güvenen var ise, buyursun çözsün.
İnanın bu formülü çözen ülke ekonomisinin de sorunlarını çözer... Öyle kolay bir iş değil yani.
Hatta Rusya bile bizi domates konusunda çok uğraştırmadı mı? Ruslar bize S-400 satma aşamasına geldiklerinde hatırlayın, bizden domates almayacaklarını açıklamışlardı. Demek ki, domates S-400’den daha tehlikeliymiş.
Bir dönem Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcılığı yapan Sayın Prof. Dr. Davut Kavranoğlu’nun meşhur inovasyon söylemine de domates girmişti. Kavranoğlu 2023 hedefleri konusunda “Daha fazla domates, hıyar, fındık, limon satarak bu hedeflere varamayız” demişti.
Anladınız mı işin ciddiyetini!
Öyle domates denklemini hemen çözerim ayaklarına yatmayın.
İş epey zor...
***
Şimdi verileri açıklayalım. Hadi kolay gelsin..
TÜİK, “Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi” verilerine göre domatesin tarla fiyatı:
Haziran 2016: 1,06 lira
Haziran 2017: 1,08 lira
Kısaca domatesin tarlada, çiftçi satış fiyatı %2,0 artış göstermiş.
Gelelim ikinci adıma.
TÜİK, “Tüketici Fiyat Endeksi” verilerine göre domatesin raf satış fiyatı:
Haziran 2016: 1,69 lira
Haziran 2017: 2,09 lira
Anlayacağınız çiftçinin elinde fiyat sadece %2,0 artarken, tüketiciye ulaşan fiyat %28,3 oranında artmış.
***
Bakın domatesin bazı çeşitleri var. İkinci kalite diyorlar, beef, salkım, çeri, Antalya, kokteyl gibi çeşitler var. TÜİK verileri açıklarken bu çeşitlerin ortalamasını alıyor elbette. Marketlerde ve pazarlarda da fiyat farkı var. Tabii ki, bu fiyatlarında bir ortalaması alınarak veriler açıklanıyor.
Gelin domatesin çeşit bazında İstanbul hal fiyatlarına bakalım: 18 Temmuz 2016’dan 2017’ye karşılaştırması:
Domates (Beef): 2,00-3,00 liradan; 3,00-4,00 liraya yükselmiş.
Domates (İkinci kalite): 0,60-0,80 liradan; 0,80-1,00 liraya çıkmış.
Domates (Kokteyl): 3,00-5,00 liradan; 4,00-5,00 liraya artmış.
Şimdi verileri birleştirerek ana probleme gelelim: Domatesin tarlada fiyatı geçen yıla göre nerede ise aynı. Ama domatesin raf-satış fiyatı ortalama yüzde 30,’a yakın artış gösteriyor.
Şimdi diyeceksiniz ki;
Aracılar kazanmayacak mı? Yolda, izde bu domates fire vermeyecek mi? Marketçi üzerine karını koymayacak mı?
İyi de kardeşim bunlar geçen yılda vardı. Komisyoncusu, marketçisi, firesi geçen yılda vardı. Bu yıl domates ihracatı artarak talep yükseldi ise, bu artış tarlaya da yansırdı. Ama tarlada fiyat aynı...
***
Bakın buradan size bir hazin durumumuzu anlatayım: “Gıda Komitesi” oluşturularak enflasyonla mücadele edilmek isteniyor. İyi, güzel ve de çok haklılar...
Gıda Komitesi’nin yaptığı ilk işlerden biri, fiyatı çok artan ürünlerde ithalat kapısını aralamak oldu. Şimdi ben bu komiteye şunu söylemek istiyorum: Kardeşim siz Anadolu’da benim çiftçimin nerede ise bedavaya ürettiği ürünü, İstanbul’da raflara 3-5 liradan aşağı sattırmayı başaramıyorsunuz.
Elin taaa uzak memleketlerinden ithalat yapınca mı ucuzluk gelecek?
Açık ve resmen yazacağım. Türkiye’de gıda enflasyonunun ana nedeni tarla ve çiftçi değildir. Az üretim de değildir. Bazı yıllar bazı ürünlerde düşen rekolte oluyor ve ürün bazında fiyat yükseliyor. Ama bir çok üründe fiyat artışı üretime bağlı olmadan gerçekleşiyor. Çok örnek verdim: 2013-14 dönemi pirinç işine bakın... Sonra patates fiyatı... Bunların üretim azlığı ile alakası yoktu.
Türkiye’de perakendede çarpık tekelleşme, her yere dikilen AVM’ler bile bu işin bir yan etkisi. Ve de 500 liraya, 800 liraya geçilen yeni yollarımız-köprülerimiz de bu işin yeni bir parçası.
Unutmayın ki her ithalat aşkı, ekonomiyi kendi ellerinle yabancıların kucağına teslim etmekten başka bir şey değildir. Unutmayın ki, o yabancılar 16 Nisan öncesi bizim acayip düşmanlarımızdı.
Turgut Özal döneminde pirinç lobicileri ithalat kapısını açıp bu ülkede en büyük vurgunu yapmadılar mı? Umarım ve dua ederim ki, inşallah Sayın Cumhurbaşkanımız bu sefer rahmetli Turgut Özal’ın pişman olduğu hataya düşmez ve şu tarımda ithalat işine el atar.
Ek: Şu ithalatçılar önce şu domates formülünü çözsünler ve sonra ithalatı akıllarına getirsinler. Uyar mı?