Nihayet sanayi üretimi 2011 sonrası canlandı. 2007 yılından sonra ısrarla bir konuya dikkat çektim: Eğer Türkiye IMF-Derviş birlikteliğinde yazılan “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programını uygulamaya devam ederse korkarım ki -büyüme gücünü kaybedeceğiz- dedim.
Bu korkum maalesef 2011 sonrası hayat buldu. Türkiye ekonomi programını değiştirip, yeni bir program yazamadığı için ekonomide frene basmak zorunda kaldı. Frene bastı da ne oldu?
Eski GSYH hesabına göre;
2012 büyüme oranı %2,1
2013 büyüme oranı %4,2
2014 büyüme oranı %3,0
2015 büyüme oranı %4,0 oldu.
Kısaca son dört yılda sadece yüzde 13,98 büyüme yakalayabildik. Oysa AK Parti iktidarının ilk 4 yılında büyüme oranı yüzde 32,64 seviyesindeydi.
2011 sonrası ekonomide patinaj yaptığımız çok açıktı. Nitekim Dünyanın en büyük 16. ekonomisine kadar çıkmışken, 2016 yılında ilk 20 sıradan bile geriye düşmek üzereydik. Yani ekonomideki patinaj küresel krize dayalı değildi.
Rakiplerimiz bizi bir bir alt ediyordu.
İşte tam bu sırada imdadımıza TÜİK yetişti. Milli gelir hesaplama yöntemini değiştirdi ve birden GSYH’mız 720 milyar dolardan, 862 milyar dolara yükseldi (2015). GSYH’mızda hesaplama yöntemi değişimi ile masa başında birden 142 milyar dolar kazanmış olduk. Ve böylece Dünyanın en büyük ilk 20 ekonomisi içindeki yerimizi de korumayı başardık.
İşte hesap değişimi ile aslında patinaj yaptığımız o yılların büyüme oranları şu şekilde değişti:
2012 büyüme oranı %4,8
2013 büyüme oranı %8,5
2014 büyüme oranı %5,2
2015 büyüme oranı %6,1 oldu.
Böylece son 4 yıllık büyüme oranımız da yüzde 13,98’den yüzde 26,80’e çıkmış oldu.
SANAYİ İLK KEZ
GSYH büyüme revizyonu ile artmıştı ama sanayi üretim yöntemi aynıydı. Ve 2011 sonrasında sanayi üretimi tabiri caiz ise yerinde sayıyordu. Hatta eski seri GSYH ile uyumlu haldeydi.
Şimdi son durumda tablomuza bakalım: Sanayi üretim (miktar) artışı- GSYH büyüme oranı ve sanayinin değer üzerinden GSYH hesabındaki artışı ne oldu?
2011 sonrasında sanayi üretim endeksi artışı yüzde 2,0-3,0 aralığında seyrederken, hem büyüme oranı hem de büyüme hesabındaki sanayi sektörü artışı yüzde 5,0-9,0 aralığında artabilmektedir. Örneğin 2013 yılında sanayi üretim endeksi sadece %3,05 yıllık artış sağlarken, GSYH büyümesi %8,49’a ulaşıyor. Bunun yanında sanayi sektörü GSYH hesabında da %8,99 artmış görülüyor. Bu arada sanayi üretimi 2017 yılının ilk dokuz ayında yüzde 5,84 artış sağlamış olmasına karşılık, yılın tamamında yüzde 6,29’luk artışa ulaşıldı.
2017*: İlk 9 aylık dönemin karşılaştırılmasıdır
İSTİHDAM NE DİYOR?
İşin tabi bir de istihdam tarafı söz konusu. Yani sanayi üretim artışı ile sanayide çalışanların durumu nasıl seyrediyor?
Sanayideki üretim artışı istihdama ne oranda yansıyor. İşte sanayi üretimi ve istihdam artışı:
2017*: İlk 9 aylık dönemin karşılaştırılmasıdır
Açıklama: 2005-2017 yıllarını karşılaştırdığımızda çok kaba hesapla sanayi üretimindeki her yüzde 1,0’lik artış, istihdamda yüzde 0,5’lik artışı sağlıyor. Nitekim anılan dönemde sanayi üretimi %51,8 artarken, istihdam sayısı da %26,4 artıyor. Peki 2017 yılında ne oluyor? İlk dokuz ay itibariyle üretim yüzde 5,84 artıyor ama istihdam yüzde 1,19 artışta kalıyor. 2016 yılında ise sanayi istihdamı yüzde 0,68 azalıyor. 2015 yılında ise %3,17’lik üretim artışına karşılık istihdam sadece %0,30 artabiliyor. Kısaca 2014 sonrası sanayi sektörünün üretim artışı yüzde 8,46’ya ulaşıyor ama istihdam sadece %0,81 artabiliyor. Başka bir deyişle yüzde 8,46 sanayi üretim artışı sektörde sadece 43 bin kişiye iş-aş olarak geri dönüyor.
YA ELEKTRİK TÜKETİMİ!
2004-2016 arasında sanayi üretim endeksi tam %67,7 oranında artıyor. Buna karşılık aynı dönemde sanayide kullanılan elektrik miktarı yüzde 81,9 artış gösteriyor. Kısaca sanayinin elektrik kullanım miktarı büyüme oranından çok az oranda daha yüksek geliyor: Nitekim 2017 yılı ilk 11 ay itibariyle üretim artışı yüzde 6,27 gerçekleşirken, kullanılan elektrik artışı ise yüzde 6,18’de kalıyor. Ama 2016 yılında sanayi üretimi sadece %1,86’da kalırken, kullanılan elektrik %4,83 artıyor:
Bileşenlerin birbirini tamamladığı bir sanayi üretim artışı tablosu ile yıllar sonra ilk kez karşı karşıyayız. İyi ama sorun nerede?
Yani, faizlerin de 2010 sonrası ilk kez yükseldiği 2017 yılında nasıl böyle bir büyüme sağlanmış oluyor? Nasıl oluyor da yüzde 10,0-11,0 faiz aralığında yüzde 6,3 üretim artışı sağlıyor?
Acaba faiz teorisini mi değiştirmemiz gerekiyor?
2017*: İlk 11 aylık dönem