Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, milletvekillerinden gelen taleplere karşılık bakanlıkların “Hazine ödenek vermiyor” dediğini hatırlatarak “Kötü adam ben oluyorum. Bakanlıklara ödenekleri verdik, öncelikleri belirlemeliler. Acı reçete varsa bunu hep beraber üstleneceğiz” dedi.
Bu cümleler Berat Albayrak’ın ağzından Hürriyet Gazetesinde Nuray Babacan imzalı 7 Aralık tarihli haberden alınmıştır.
***
Evet, ortada bir acı reçete olduğu aşikar.
TÜİK verilerine göre Ocak-Ağustos arasında mevsim etkilerinden arındırılmış işsiz sayısında 445 bin kişilik bir artış olduğu görülüyor. Aynı zaman dilimi içerisinde İş-Kur kayıtlarında da işsiz sayısı 295 bin kişi artış göstermiştir.
Biliyorsunuz, İş-Kur kayıtları bir bakıma kayıtlı işsizleri yayınlıyor. Ülkemizde Ağustos ayı itibariyle 29,3 milyon çalışanın 10 milyonu kayıtsız çalışanlardan oluşuyor (Yaklaşık %50). Bu nedenle İş-Kur kayıtlarında 295 bin olan işsiz ayısındaki artışın, TÜİK verilerinde 445 bin işsize çıkması normaldir.
Şimdi devam edelim:
İş-Kur kayıtlarına göre kayıtlı işsiz sayısı son üç ayda şu şekilde artmıştır.
Eylül : 381 bin 324 kişi
Ekim : 82 bin 120 kişi
Kasım : 81 bin 408 kişi
Toplam: 544 bin 852 kişi eylül-ekim ve kasım aylarında kayıtlı işsizler ordusuna katılmıştır. Bu sayıya bir de yüzde 50 civarı kayıtsız işsiz sayısını eklediğimizde, sadece son üç ayda işsizler ordusuna katılanların sayısının 820 bin civarında arttığını anlıyoruz.
İşsizlik sayılarını bu yılın başından aldığımızda ise, kasım ayına kadar kayıtlı işsiz sayısının 840 bin arttığını görüyoruz. Buna bir de kayıtsız işsiz sayısı eklendiğinde toplam işsiz sayısına 1,3 milyon kişinin daha arttığını anlıyoruz.
Ocak ayında 3 milyon 182 bin olan mevsimsel etkilerden arındırılmış işsiz sayısının, Kasım ayında 4,5 milyon civarına yükseldiğini şimdiden söyleyebiliriz.
Eğer süreç devam eder ise, 2018 yılı sonunda işsiz sayısının 4,7 milyonu aşması ve işsizlik oranının da yüzde 14,5’e gelmesi hiç sürpriz olmayacaktır.
2001 büyük ekonomik krizinin ülkemizde yüzde 11,0 civarında işsizlik oranına yol açtığını hesaba kattığımızda, durumun ciddiyeti hakkında sanırım biraz daha fikir sahibi olabiliriz.
GELECEK KAYGIMIZ ARTTI
Ülkemizde işsiz sayısı bu kadar artarken bu yılın ilk 9 aylık döneminde ekonomimizin yüzde 4,51 oranında büyüdüğünü görüyoruz. Son çeyrek (2018/3. çeyrek) büyüme oranımız ise yüzde 1,56 olmuştur.
Son çeyrekte tarım sektörü (%) 0,97; sanayi sektörü 0,27 büyüme gösterirken, inşaat sektörü -5,26 küçülme yaşadı. Buna karşılık hizmetler sektöründe ise 4,48 büyüme elde ettik. Yine son çeyrekte finans ve sigorta sektöründe de 7,44 oranında büyüme görülüyor.
İşin özeti şu: İhracat artışı ve azda olsa iç tüketim etkisi ile küçülme yerine büyüme geldi. Ama unutmayalım ki, tüketim ve ihracatı daha çok üreterek değil, stokları eriterek gerçekleştirmişiz.
Zaten geleceğe ilişkin beklentimiz henüz dengelenmediği için makine teçhizat yatırımları yüzde 8,55 küçülme yaşadı. Tüketimimiz de uzun süreli dayanıklı ürünler yerine gıda-giyim gibi zaruri ve dayanıksız ürünlere gitti.
VERİMSİZLİK KAMUDA BİTMELİ
Hanehalkı tüketiminin sadece yüzde 1,11 arttığı bu yılın üçüncü çeyreğinde devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 7,48 artış gösterdi.
Oysa devlet kamusal mallar dışında harcama artışına gittiğinde, verimsizliğin bizzat kendisi oluyor. O nedenle devlet harcamalarının bir an önce hem tasarruf edilmesi hem de verimlilik odaklı gerçekleşmesi hayati öneme haizdir.
Bugün ülkemizde yüksek bir işsizlik oranı ile kriz süreci yaşanmaktadır. Bu süreçte toplumun bütün kesimlerinin elini taşın altına sokması beklenirken, bu konu silsile yolu ile yönetimin en başına kadar gitmesi gerekiyor. Aksi halde örnek olmayacak bir yönetim anlayışının toplumdan fedakarlık beklemesi hiç de nazik olmayacaktır.