Yani haziran ayına göre maaş zammı sadece %2,36’de kaldı...
Oysa sizler bunu böyle bilmiyorsunuz. Haziran ayında net asgari ücretli 8.506,80 lira alıyorken temmuz ayında %34,04 zamla asgari ücret maaşlarının 11.402,32 liraya yükseldiğini sanıyorsunuz.
İşte bu bir aldatmacadır.
Ya da nominal olarak bu maaşı alıyorsunuz ama haziran ayı fiyatlarına göre asgari ücret maaşınızın nerede ise tamamı 3 ayda silinip gitti.
Nasıl mı? İzah edelim.
İTO’ya göre Haziran-Ağustos ayları içerisinde İstanbul’da fiyatlar %23,63 artış gösterdi. Asgari ücretiniz 11.402,32 liranın bu yüzde 23,63’ü erimiş oldu. Geriye kalan para 8.707,65 lira. Bu da demektir ki, haziran ayı fiyatlarına göre yüzde 34,04 asgari ücret zammı sıfırlanmak üzere... Çok kuvvetle muhtemeldir ki eylül ayı itibarı ile asgari ücretin alım gücü yıl ortası zam öncesinin de altına gerileyecek...
Nasıl ama... Mutlu musunuz?
30 Haziran günü şu yazımı yeniden okuyun: “Önce verdiklerini alacaklar sonra enflasyonla mücadele”
Şimdi anladınız mı?
ÜRETEMEYEN ÜLKE YIKILIR
Bir kuşak var ki feci ötesi bir zihin yapıları var. Sanırsınız ki kendileri çok vatanperver ve karşılarındakiler de vatan haini...
Erdoğan’a oy vermemek ve/veya muhalefete oy vermek hainlik ötesi bir durum... Vatan sanki onların tekelinde ve tek vatanperver onlar.
Erdoğan “Vatan’ı satmak nasıl olur” diye 2015’de yaptığı konuşmayı da hiç akıllarına getirmezler... Oraya gelince hemen karakter değişir, gerekçeler üretilir.
Ne demişti Erdoğan?
“Vatanı satmak, kendi dirayetsizliğiniz, kendi işbilmezliğiniz yüzünden ülkeyi kriz üzerine krize sokmakla olur. Vatan satmak, bu topraklarda bin yıllık ortak geçmişi olan insanların birliğini beraberliğini, kardeşliğini sağlayamayarak, ülkenin maddi, manevi kayıplara uğramasına göz yummakla olur. Vatanı satmak, yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur.”
hhh
Bu konuşmaya göre ülkenin yüzde 48’i olan muhalefeti suçlamak “Bu topraklarda bin yıllık ortak geçmişi olan inanların birliğine beraberliğine, kardeşliğine” darbe değil midir?
Önce Nass.. deyip sonra pas geçip enflasyonu ve faizleri fırlatmak ne oluyor? Dirayetli yönetim nedir? Dün dediğinin bugün tam tersini yapmamak demek değil midir? Ekonomi yönetiminde dirayet hangisi? Seçim öncesi Nebati ile yürünen yol mu yoksa seçim sonrası Mehmet Şimşek ile tam tersi yola girmek mi?
Ama insanın ben bunları hiç takmıyorum bile... İlkesel duruş açısından bunlar bile sıradan olaylardır.
hhh
Şimdi sözüm ülkeyi pişpirik oynayarak kurtardığını sanan o okumamış alimlere...
Karşılarındaki her uyarıyı vatan hainliği gören zihin eksiği anlayışlara...
Bir ülke nasıl batırılır? Elbette bir çok unsuru var... Ama asıl önemli unsurlar “içeriden yıkmak” noktasında.
Mesela devleti ve kurumları çökertmek, mesela toplumu ayrıştırmak ve özellikle eğitimliler açısından ülkeyi yaşanmaz duruma getirerek “giderlerse gitsinler” tercihine hapsetmek. Onların yerlerine de eğitimsiz ve vasıfsız savaşçı nitelikte doğudan ve güneyden göç alarak ülkeyi beşeri sermaye açısından kurak hale getirmek.
Daha burada sayamayacağımız nice nice politikalar...
Ama bugün burada bir tanesine daha biraz genişçe bakacağız. Ülkeyi üretimsiz hale getirerek tüketim toplumu oluşturmak... Bu sayede ülkeyi “ekonomik esarete” mahkum etmek.
Bu nasıl mı oluyor? İşte bunu da yine dini söylemlerle yaptılar... Nass... diyerek son 2 yılda tüketimi %40,7 artırıp üretimin sadece ve sadece %3,1 artışta kalması.
Bakınız Türkiye’de gelirin yüzde 55-60’lık kısmı tüketimden geliyordu. 2018-V çeyrekte tüketimin GSYH payı %56,6 seviyesindeydi.
Oysa 2023-II dönemde tüketimin payı %76,1’e yükseldi.
Türkiye ekonomisi demek tüketim ekonomisi demek oldu.
Üretmeyen ama tüketen toplum...
Şimdi yeniden soralım: Siz mi vatanperversiniz? Siz mi ülkenizi çok seviyorsunuz?
Geçmiş olsun.... O tren kaçtı ve bir daha geldiğinde de iş işten geçmiş olacak... Yaşlı ve fakir olacağız... Bu kesin... Bilin istedim.