Merkezinde Suriye’nin yer aldığı bölgesel sorunda bir “pat durumu” oluşmuş gibi görünüyor. Bunun sebebi de küresel ve bölgesel aktörlerin bugüne kadar ağırlıklı olarak istihbarat aklıyla hareket etmiş olmasında, stratejik aklın bir türlü devreye girmemesinde. Uzun süredir, yeri düştükçe, bunun altını çizmeye çalışıyorum. Bölgedeki aktörlerin her yeni hamlesi diğer aktörlerin milli çıkarları açısından açmaz ve sorunlar oluşturuyor, kilitlenmişlik durumu devam ediyor.
***
Kimi aktörlerin bölgeye ilişkin kalıcı senaryoları olabilir. Bu konuda dayatmacı bir tutum içinde de olabilirler. Gelgelelim, istihbarat aklına dayalı ve taktik nitelikte her adım, bir yandan yukarıdaki tabloyu da besleyecektir. Yarın nihai hedefler anlamını yitirebilir ya da yön değiştirebilir. Değişmezlerin olmadığı bir stratejik mücadele ile yüz yüzeyiz. Aynı çerçevede, Türkiye için şunu vurgulamakta yarar var: Bu saatten sonra aşırı kaygılı hareket etmek de işimize yaramaz, aşırı sakınımlı hareket etmek de.
İhtiyacımız olan asıl şeyi geçen hafta yazdım: Ortaklaşa ve akılcı bir tartışma zemini oluşturmak. Bunun sonucunda milli bir politika üretmek ve ciddi bir toplumsal dayanışma sergilemek. CHP’nin içe dönmeci siyasetsizliğiyle ya da kendi siyasetini üretemeyen HDP’nin iradesini teslim etmişliğiyle ve kimi zaman örtülü kimi zaman açık bir şiddet yüceltimi de içeren konumuyla bunu başaramayız.
Türkiye, ABD, Rusya, İran, İsrail, başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri. Herkes hamlelerini yaptı, yapmayı da sürdürüyor. Ortada ciddi bir tablo var. Bu tabloya, yönsüz ve akıldışılaşan bir AB’yi, kendi konumunu mutlak sayan ve körleştirici bir iç muhalefeti de ekleyelim. “Ortaklaşa ve akılcı bir tartışma zemini” çok mu anlamsız duruyor?
Daha önce de yazmıştım: AB, örnekse bundan on yıl önce Türkiye’yi tam üye yapacak bir stratejik tercih geliştirseydi, bugün Suriye, Irak, İran’la sınır komşusu olacak ve sorunun başlangıcından itibaren çok daha etkin bir konumda bulunacaktı. Sürekli sözünü ettiğimiz Avrupa Aklı pek seyrek işliyor ne yazık ki. O da analitik bir akıl daha çok. Olup biteni, her şey olup bittikten çok sonra çözümlemekte pek mahir. Ama strateji geliştirmekte ve Avrupalı bir güç olan Türkiye’yi kavramakta pek yoksul.
Bu saptamayı mevcut yazının sınırları içinde geçiştirmek olmaz, gelecek hafta buna ilişkin ayrı bir yazı kaleme alacağım. AB’yle ilişkilerde Türkiye’nin eleştirilecek çok yönü olabilir. Ancak AB’nin bu stratejik akıl eksikliğine de biraz kafa yormak gerekiyor. Burada muhalefete de çok iş düşüyor esasen. Muhalefetin iktidara yönelik akıldışı ve öfkeli söylemi, iç siyaset dinamikleri açısından AB’nin konumunu temsil ediyorsa, ortada milli çıkarlarımızın okunması ve geleceği açısından ciddi bir sorun var demektir.
AB ile ilişkilerimizi sadece iktidar karşıtlığı üzerinden yorumlayıp Türkiye’nin dış politikasını Türkiye dışı dinamikler ve savlar üzerinden biçimlendirmekte ısrar eden, bir yandan da tutarlı, geleceğe dönük, içe dönmecilikten çok daha fazlasını ifade eden bir Suriye ve bölge politikası geliştirmemeyi adeta bir erdemmiş, milli çıkarların en iyi korunma yöntemiymiş gibi önümüze sürüp duran içerideki eleştirmenlere şunu söylemekle yetineyim:
***
Sadece “Türkiye şunu yapsın, bunu yapsın” demekle olmaz. Avrupa siyasetine de seslenmeli, Avrupa’yı güçlü savlarla yeniden akılcı bir çizgiye davet etmelisiniz. Avrupa’ya, Türkiye’nin tam üyeliğinin AB’nin Suriye, Irak ve İran’la sınırdaş olması anlamına geldiğini ve küresel siyaset açısından bunun taşıdığı anlamı anlatmalısınız. Eski alışkanlıklarınızı terk etmeye, gerçekten siyaset üretmeye, zorlukların üstesinden gelmeye, taktik çözümlerle yetinmeyip stratejik bir bakış benimsemeye hazır olmalısınız.
Bunları içtenlikle yapmayı ve gerçekçiliğe el atmayı başarırsanız, ortaklaşa ve akılcı bir tartışma zemini oluşturmanın o kadar da zor olmadığını göreceksiniz. Köreltici bakış açılarının dış politikada ülke çıkarlarını hiçe sayacak bir noktaya savrulmuş olduğunu fark edecek, bu coğrafyada hep birlikte ayakta kalmanın kıymetini ve bunun her birimiz için tek çıkış yolu olduğunu anlayacaksınız.