Beşiktaş’ın şampiyonluk acemiliği sürüyor. Yarışın stresini yönetmek konusunda hâlâ deneyimsiz bir takım Beşiktaş. Son iki maçta yenen dört golün başka izahı yok. Ayrıntısına aşağıda değineceğim. Ama öncelikle şunu söylemek gerek: Beşiktaş nihayet şampiyonluk yarışında psikolojik üstünlüğü ele geçirdi. Bunu Beşiktaş rahatladı anlamında değil, Fenerbahçe’nin üzerindeki baskı arttı anlamında söylüyorum. Bu geceki derbi de şampiyonluk yarışı açısından can alıcı bir hal aldı.
Dönelim Beşiktaş’a: Bırakın rahatlamayı, deneyim eksikliğinin bütün belirtilerini gösteriyor Beşiktaş. Geçen hafta Kasımpaşa’nın dk. 82’ye kadar 5 gol girişimi var, ikisi gol oluyor. Bu hafta Bursa’nın maç boyu 5 gol girişimi var, ikisi gol oluyor. Bursa’nın ilk yarıda bulduğu gol o yarıdaki tek gol girişimi. Normal bir tablo değil bu. Defans zaafıyla açıklanacak hali de kalmadı. Stres, takımı bütün halinde felç ediyor zaman zaman, bedeli de ağır oluyor.
Hücuma dönüş ve Güneş sürprizi
Bursa maçının en önemli artısı, Kasımpaşa karşısındaki tutukluktan sonra, Beşiktaş’ın yine alıştığımız hücum üretkenliğine dönmesi. İlk yarı 7, ikinci yarı 13 olmak üzere, tam 20 gol girişimi üretmiş Beşiktaş. Tam da bu yüzden insanın aklı 3-2’lik skoru almıyor. Özellikle dk. 44-65 arası önemli: Bu bölüme 10 gol girişimi ve 2 gol sıkıştırmış Beşiktaş. Rakibin gardı düşmüş, 4. golü bulup fişi çekecek şartlar oluşmuş. Dk. 71’de skor 3-2’ye geliyor ve takımda panik başlıyor. Dediğim gibi, bunun tek nedeni deneyim eksikliği.
Elbette stadın açılış maçı olması ve kazanma gerekliliği ek bir baskı unsuru oluşturuyor. Ama bu kadar hükmettiği bir maçta son bölümde bu kadar gerginlik ve dağınıklık normal değil. Sahadaki zihinsel gerilim öyle bir hale geldi ki Şenol Güneş bile hiç alışmadığımız hamleler yapmak zorunda kaldı. Önce Olcay-Necip, ardında her iki bekin değiştirilmesi. Olcay-Necip değişikliği bana, Şenol Güneş’in Trabzon’da 2010-11 sezonundaki Jaja-Ceyhun Gülselam değişikliklerini anımsattı önce. Biraz yadırgamadım değil.
Ama ardından gelen bek hamleleri fikrimi değiştirdi. Bunlar taktik hamleden çok, sahadaki psikolojik gerilimi yönetmeye yönelik değişikliklerdi kanımca. Başarılı da oldu: Beşiktaş dk. 76’dan sonra kalesinde gol girişimi görmedi. Tabii gel de bunu tribünde ve ekran başında tırnağını yiyenlere anlat. Çok kritik bir dönemeçten ustalıkla sıyrıldığını düşünüyorum Şenol Güneş’in.
Bundan sonra iş Şenol Güneş’te. Şenol Hoca da henüz şampiyonluk deneyimi yaşamış bir teknik adam değil, ama geçmişteki deneyim birikimi onu bu işin lideri haline getiriyor. Stat açılışı telaşesi geride kaldığına göre, yönetime de artık Şenol Hoca’ya ve takıma kol kanat germek kalıyor. Şampiyonluk yakın, ama serinkanlı olmak şartıyla. Son bir söz: Q17’nin atılmasının nedeni Barış Şimşek’in Hosogai’yı anlaşılmaz biçimde sahada tutma inadı. Fatura Q17’ye kesilmemeli bu yüzden.
Şeref Bey hasreti
Beşiktaş’ın cefakar taraftarı nihayet stadına kavuştu. Resmi adıyla Vodafone Arena, taraftarın gönlündeki adıyla Şeref Bey hayırlı uğurlu olsun. Stadın yapım süreci Beşiktaş’ın geçtiğimiz iki sezonuna mal oldu. Umarım Beşiktaş bu sezon şampiyonluk ipini göğüsler ve sonraki sezonlarda da bu iki yılı aşkın fedakarlığın acısını çıkarmayı başarabilir.
Beşiktaş taraftarı boş yere “semt bizim, aşk bizim” demiyor: Nihayet semt de eski günlerine döndü, hem de pek coşkulu bir biçimde. Beşiktaş, dünya üzerinde, hem geniş bir taraftar kitlesine sahip olan, hem de semt takımı özelliğini koruyan ender örneklerden biri. Takım semti özlediği gibi, semt de takımı ve Şeref Bey’i özlemişti. Emeği geçen herkese bir kez daha teşekkürler.