15 Temmuz gecesi sergilenen hainlik ve o hainliğe karşı direnen şehitlerimiz, gazilerimiz yüreğimizi ne kadar burktuysa, her şehit haberi gönlümüzü nasıl yangın yerine çevirdiyse; 7 Ağustos Demokrasi ve Şehitler Mitingi ve bu aziz milletin ülkenin dört bir yanında oluşturduğu muhteşem tablo da bir o kadar yüreğimize su serpti, gönlümüzü serinletti, bu ülkenin güçlü geleceğine dair inancımızı tazeledi.
FETÖ’nün 40 yıldır ülkenin kılcal damarlarına kadar sızan ihanet şebekesi temizlenecek. Büyük fırsattır, Allah’ın bize lütfudur. Gelgelelim, 7 Ağustos’ta ortaya çıkan tablo bundan çok daha fazlasını ifade ediyor. Milli iradenin nasıl bir anlam taşıdığını, neye karşılık geldiğini hiçbir izaha gerek kalmayacak şekilde gözler önüne seriyor. O milli irade aynı zamanda bir demokrasi iradesidir. Bunlar birbiriyle kaynaşıktır. Milletin ortaklaşa bilincinin ne kadar yüksek ve keskin olduğunun, kendi kaderine nasıl sahip çıktığının kanıtıdır.
Türkiye’nin önünde büyük bir fırsat alanı, rahmetli Özal’ın deyişiyle “hacet kapıları” açılmıştır. Herkes bunu söylüyor, herkes bunun farkında. Bu farkındalığın temel taşıyıcısı da inşa edici iradesi de siyasettir. Demokrasi dışı, siyaset dışı oyunlar, operasyonlar, darbe girişimleriyle çok zaman kaybettik. Bunların siyaset sahnesinde işgal ettiği alan, siyaseti asli işlevinden uzaklaştırdı.
Şimdi hep beraber siyaset üretmeyi başarırsak, bu büyük fırsatın gereğini de yerine getirmiş olacağız. Kurulduğu günden bu yana Ak Parti’nin siyaset üretme potansiyeli ve becerisinde bir değişiklik olmadığı kanısındayım. Ama yukarıda sözünü ettiğim siyaset dışı alan zaman zaman Ak Parti’nin de hızını azaltan bir takoza dönüştü. FETÖ’nün, kimi muhalif odakların, dış çevrelerin kurguladığı ve ısrarla dolaşıma soktuğu akıldışı Erdoğan ve Ak Parti imgesi Ak Parti’nin ürettiği siyasetin okunmasını zorlaştırdı.
Temelde icraatçı ve projeci olan Ak Parti iktidarları reform iradesini de her zaman korudu. 7 Haziran ve 1 Kasım seçim beyannamelerinde de başta yeni anayasa olmak üzere bu irade ayan beyan ortadadır. Ancak meseleyi sürekli meşru siyaset alanının dışına çıkaran Erdoğan ve Ak Parti karşıtlığı bu demokratik reform iradesinin akılcı ve uzlaşmacı bir yoldan tartışılmasını da engelledi. 1 Kasım sonrası Anayasa Değişikliği Komisyonu’nun çalışamadan dağılması unutulmasın.
Artık muhalefetin önünde de büyük bir fırsat var. Söz konusu eksenin dışına çıkmak, siyaset üretimine yapıcı katkıda bulunmak, ülke sorunlarının çözümüne kendi katılımı konusunda daha ikna edici olmak fırsatı. 7 Ağustos’ta Başbakan Yıldırım’ın korunacağına söz verdiği tablo budur. Bu Ak Parti için de bir fırsattır. Siyasetin asli işlevine dönmesi rehaveti engelleyecektir, iktidarı da muhalefeti de daha işlevsel kılacaktır. Ak Parti’yi daha ileriye gitmeye zorlayan yapıcı bir muhalefet anlayışının faydası hem Türkiye’ye, hem kendisinedir. İyi yapılırsa mükafatı da sandıkta alınır. Ak Parti’nin 14 yıldır başardığınca.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hep diyor ya: “Bir olacağız. İri olacağız. Diri olacağız. Kardeş olacağız. Hep birlikte Türkiye olacağız.” Ben o söze artık “Hep birlikte Yeni Türkiye olacağız” gözüyle bakıyorum. Önümüzdeki en büyük fırsat budur. Yeni Türkiye’nin içeriğini eksiksiz, iyi işleyen bir sistemle doldurmak, bunu yaparken muhalefet partilerinin yapıcı katkısını sağlamak, bu konuda sürekli çağrı yapan, davet eden taraf olmak.
İşte o zaman Yeni Türkiye hedefine el birliğiyle ulaşacağız. Siyaset alanı hep birlikte, her an ve somut hedefler gözeterek, bir bütün olarak siyaset üretmeyi başarırsa çok şey başarmış olacağız. Elbette siyasi bakış farklarımız devam edecek, kendi doğrularımızın kavgasını vereceğiz. Ama içine hepimizin bir şeyler kattığı Yeni Türkiye’yi birlikte inşa etmiş olacağız ve orada siyaset üretiyor, siyasi mücadele veriyor olmanın keyfini çıkaracağız.