Ak Parti ile MHP anayasa değişikliği konusunda uzlaşacak mı? Uzlaşırsa ortaya nasıl bir nihai metin çıkacak? Bekleyip görmemiz ve ortaya konan yönetim modelini bunun üzerinden tartışmamız gerekiyor. Taslak metin konusunda kulis haberi çok, ama MHP’nin itirazları ve değişiklik önerileri sonrasında ortaya çıkacak metni bugünden kestirmemiz imkansız. Ben de merakla bekliyorum.
Kişisel tercihimi çok önceden yazmıştım: Baştan aşağı yeni bir anayasa. Sivil, demokratik, özgürlükçü bir anayasa. Hayatın her alanına tanım getirmeyen, ana kurumları ve yönetim modelinin işleyişini net çizgilerle ortaya koyan bir anayasa. Anlaşılan o ki bu hayalimi bir süre daha ertelemem gerekiyor.
15 Temmuz hain darbe girişiminin ortaya çıkardığı hassasiyet ve öncelikler bu kapsamda bir değişime izin vermiyor. MHP’nin kırmızı çizgileri ve kimi ideolojik tercihleri de bir başka kısıtlayıcı unsur. Yine de bu değişim iradesini önemsiyorum. Sistem tartışmalarını bir an önce geride bırakıp önümüze bakmamızı, kararlı ve hızlı şekilde yola koyulmamızı gerektirecek kadar kritik bir dönemden geçiyoruz.
Türkiye’nin yönetmesi ve çözüm oluşturması gereken sorun başlıklarını bir kez daha tek tek saymak gereksiz. 15 Temmuz darbe girişiminin vahametini ve ortaya çıkardığı sorunların ciddiyetini gören her vatandaşımız da böyle düşünüyor. Toplumun büyük çoğunluğu teyakkuz ve ihtiyat halini muhafaza ediyor. 15 Temmuz öncesinin ideolojik kutuplaşma tablosunun anlamını yitirdiğini, Türkiye’nin önünde yeni bir yol açıldığını biliyor.
MHP’nin anayasa konusunda geliştirdiği iradeyi bu yüzden çok önemsiyorum. Günün siyasi ve toplumsal şartlarını iyi kavrayan, Türkiye’nin öncelik ve hassasiyetlerini iyi okuyan bir irade bu kanımca. Yapıcı muhalefetin ne anlama geldiğini uzun süredir unutmuş olanlar için çok çarpıcı bir örnek oluşturuyor. Aynı nedenle, nihai metnin bir an önce oluşması konusunda MHP’nin olumlu ve yapıcı tutumunu sürdüreceğine inanıyorum.
Nicedir toplumsal enerjimizi boş yere harcayan tartışmaların içine sürüklendik. 15 Temmuz sonrasında bu enerji yitiminde FETÖ’nün, diğer terör örgütlerinin, pek çok istihbarat unsurunun ve kimi küresel aktörlerin nasıl bir payı olduğu da iyice belirgin hale geldi. Toplumun büyük çoğunluğu bu tabloyu gayet sahih biçimde okuyor. Meseleye siyasi bilinç ve toplumsal hassasiyetler ışığında bakıyor.
Kimilerinin hor görmesine rağmen, Türkiye’nin ana damarını koruyan ve 15 Temmuz’u milletin zaferi haline getiren bir siyasi bilinç bu. Yönetim sistemi arayışını bir rejim değişikliği tartışmasına sürüklemeye ve mevcut toplumsal mutabakatla hiçbir ilgisi olmayan “ne darbe ne dikta” gibi formülleri dolaşıma sokmaya çalışanlar, yarın bu siyasi bilinç karşısında fena halde afallayabilir.
Türkiye’nin bir an önce normalleşmesi, asli işleyişine dönmesi ve ana damarının sözcülüğünü daha gür bir sesle yapması gerekiyor. Bölgesel politikalarda sorun çözücü olarak ön plana çıkması gerekiyor. ABD’nin ve AB ülkelerinin siyasetinde ortaya çıkmakta olan dönüşümü çok iyi okuması ve buna yönelik yaklaşımlar oluşturması gerekiyor. Adalet ve vicdana dayalı dış politika anlayışını ısrarla sürdürmesi gerekiyor.
Bu ve bunun gibi gereklilikleri iç politikanın 15 Temmuz öncesindeki kısırlaşmış kulvarında boğmaya çalışmak Türkiye’nin toplumsal enerjisini sönümlemek yolunda yeni bir girişim olarak okunacaktır. Toplumun büyük çoğunluğu bunu görür ve böyle yorumlar. Türkiye siyasetini az buçuk okumayı başaran herkes bunu söyleyecektir.
Toplumun öncelik ve hassasiyetlerinden nicedir uzağa düşmüş olup seçkinci bakışlarının dar kalıplarından kurtulamayanların bu stratejinin işlemezliğini görmeleri de imkansız ne yazık ki. MHP bunu gördü ve Türkiye’nin geleceğini gözeterek bir adım attı. Umarım bu adım hedefine ulaşır.