Kuzey Irak’taki referandum üzerine uç görüşler, uç senaryolar üretilmeye devam ediyor. Eleştirinin de övgünün de akıldışı nitelik kazandığı bir savrulma hali olsa gerek bu. Uluslararası ilişkiler ve dış politika manevraları serinkanlılık gerektirir oysa. Ortaya çıkan tabloyu serinkanlı bir şekilde okumayı gerektirir. Dış politika heyecanla, coşkuyla, refleksle, saplantıyla oluşturulmaz. Sahip olduğunuz devlet geleneği doğrultusunda oluşturulur.
Önümüzde karmaşık bir sorun yumağı var. Yüzyıllara, hatta binyıllara uzanan bir karmaşa. Bu karmaşanın en güncel halini tetikleyen ilkin İran-Irak savaşı kuşkusuz, sonra da Irak’ın Kuveyt’i işgali. O günlerden bu yana küresel aktörlerle bölge aktörlerinin değişken, sıradışı, taktik, stratejik ittifak ve çatışmalarına tanıklık ediyoruz. Nicedir bu karmaşanın bir parçasıyız biz de. Kaçınılmaz şekilde.
***
Türkiye, referandum süreci ve sonrasındaki tutumlarıyla, hem bu konudaki kendi sınırlarını netleştiriyor hem de neler yapabileceğini. Yapabileceklerinin nereye uzanacağını pratik olarak gösteriyor. Bölgedeki diğer aktörlerin yaptığı da bundan farklı değil. Herkes kendisinin nereye kadar esneyebileceğini göstermekle, başkalarının esneme sınırının ne olduğunu anlamakla meşgul. Nihai tutumlar geliştirmeden önce doğrusu da budur.
Özetle, Türkiye açısından coşku nöbetlerinin, karamsarlığa kapılmaların, eleştiriyorum derken kara çalmaların, sürekli gelgitler yaşamaların vakti değil. Hükümetin siyasi söylemiyle tatmin olursunuz ya da olmazsınız, ama böylesi bir belirsizlik döneminde kendi konumunuzu mutlak sayarsanız mutlaka yanılırsınız. Türkiye’yi büyük ülke yapan şey devlet ciddiyetidir. Fetret devrinden İstiklal Savaşına kadar tarihimizde nice kez gördüğümüz gibi -kurumlarının en sarsıldığı anda bile.
Türkiye ne fütuhat hayalciliğine savrulacak bir ülkedir, ne etnik milliyetçilik güzellemesinin aşındırıcı etkisine. Devleti savunuyorum derken aşırılığa kapılmayacaksınız, yönetimi eleştiriyorum derken etnik milliyetçiliğe çanak tutmayacaksınız. Uçların en kısa zamanda geçersizleşeceği bir dönemden geçiyoruz. Dönemin faturasını da güncel öznelere, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Ak Parti’ye kesemezsiniz, kusura bakmayın.
Türkiye 90’ların başı itibariyle Kuzey Irak’a ilişkin etkin bir himaye politikası ya da Türkmenlere yönelik kapsamlı bir strateji geliştirememişse, şapkasını önüne koyup düşünmelidir. Her siyaset ehli, her odak, her kesim buna kafa yormalıdır. Mevcut yönetimi eleştirmek kolaycılığı da mevcut yönetim üzerinden hayalciliğe ve romantizme kapı açmak da eş ölçüde yanıltıcıdır, yazık işlemektir.
Fütuhat hayalciliği de etnik milliyetçiliğe çanak tutmak da eş ölçüde akıldışıdır. Türkiye bu akıldışılıklar arasında salınacak bir sarkaç değildir. Sovyetler Birliği dağıldığından, dünyanın çift-kutupluluktan çıkıp çok-merkezli hale geldiği savından, liberal ideolojinin Hegelcil bir zafer kazandığı fantazmasından beri hep aynı şeyi tartışıyoruz aslında: “Bütünleşme” ve “parçalanma” eğilimleri at başı gidiyor on yıllardır. Brexit’e bakıp “Bütünleşme hayal oldu” diyebilirsiniz, oysa ulusaşırı sermaye tıkır tıkır işliyor bu alanda nicedir, Çin dahil. Pazar maksimizasyonu sınır tanımıyor.
***
Mikro iktidarlar, mikro devletler bu bütünleşme eğiliminin öncü kuvvetleri olarak iş görüyor. Ulus-devlet çözüldü deniyor. Yerini mikro etnisiteler alıyor. Anlamamız şart, mikro devletler ulusaşırı sermayenin dayattığı “bütünleşme”nin öncü kuvvetleri. Büyük aktörler olmaksızın soluk alamayacak bu yapılar (IKBY, PYD, Suriye rejimi vb.) yarın başka bir işlev görecek. Büyük lokmalar değil, hazmı kolay ve uyumlanmaya elverişli parçalar onlar. Herkes bu oyunun bir parçası haline gelsin isteniyor.
Çok ciddi işler dönüyor ve biz kendi iç dinamiklerimiz üzerinden okumakta ısrar ediyoruz olup biteni. Yaşadığımız döneme, güncel olana kilitliyoruz kendimizi. Braudel’in “longue durée”sini, tarihi uzun soluklu dönemler üzerinden okumayı ciddiye almıyor, şimdiki ana odaklanıyoruz. Tarih şekilleniyor bu arada, yaşadığımız yüzyılları yoksayarak, hiçe sayarak, önemsizleştirerek. Biz kendimizi biricik sayıyoruz. Keşke sıyrılabilsek bu kapandan, geleceğe bir not düşebilsek. Zamanıdır.