Ankara’daki terör saldırısını lanetliyor, ölenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifa diliyorum. Önceden hazırladığım yazıyı değiştirmeden aktarıyorum, çünkü bu alçakça saldırıyı aşağıdaki sona eriş öyküsünün tescili olarak görüyorum. Ayrıca bu, uluslararası güçlerin güdümünde taşeronlaşan teröre boyun eğmemenin de bir yolu.
Önce bazı temel önermeler dile getireceğim: Terör örgütü silahtan, Kürt sorunu şiddetten arındırılmadıkça sağlıklı bir çözüm imkânsız. Sadece ve sadece meşru siyasi mücadelenin söz konusu olduğu gün ise, her türlü görüş özgürce temsil edilir. Bu demokratik ideal gerçekleşirse, terör örgütü PKK’nın homojenlik dayatması ortadan kalkar. Kürt aydınları üzerindeki baskı ortadan kalkar. Kürt vatandaşlarımız farklı yaklaşımlar için farklı siyasi temsil imkânlarına kavuşur. Demokratik düzen içinde mücadelesini verir, hangi yaklaşımın galip geleceğinin kararı da millette olur.
***
Terörle mücadele kararlılıkla yürütülürken, demokratik reformlar da hız kesmez. Ak Parti, seçim beyannamesindeki vaatleri hızla hayata geçirmeyi sürdürür. Özgürlükçü bir yeni anayasa ve başkanlık sistemi de kapsamlı biçimde tartışılır. Karşıda ulusaşırı desteklİ devasa bir propaganda makinesi var: PKK’ya eklemlenen marjinal sol. Bu oluşuma paralel yapının desteği. Aynı yapının 17 Aralık öncesi kulağına üflediği senaryolara kapılıp tümüyle antidemokratik bir çizgiye savrulan CHP. Kendini seçkin sayma inadını sürdüren Beyaz Türk burjuvaların kökleşen nefreti. Say dur. Bunun tek ilacı demokrasi.
***
Şimdi esasa geçeyim. Çözüm artık geçmişteki denkleme, PKK’nın dayatmaya çalıştığı eğreti dehşet dengesine dayanamaz. Demokrasi ve kamu güvenliği bir arada tahkim edilirken, yeni bir muhataplık modeli de şart. Kürtlerin siyasi iradesini özgürleştiren ve çoğulculaştıran bir temsiliyet şart. Ütopya dediğin böyle olur. Kantonla, özyönetimle değil, hakiki demokratik temsille olur.
Biraz geriye dönelim: Cizre’deki hendekler ne zaman açıldı? Kobani çarpıtmasının tetiklediği Kürt milliyetçiliği doruğa ulaşınca ortaya çıkan kanlı 6-8 Ekim 2014 olaylarıyla, öyle değil mi? Çözüm sürecinin başından beri aşırı iyi niyet sergileyen hükümet, şiddet sarmalı yeniden can bulmasın diye buna da müdahale etmedi o dönem. İyi de madem bir direniş örgütlenmişti, terör neden geçen mayısta değil de temmuzda başladı?
***
Öcalan esasen bir taktisyen sadece. Sorunları önce tırmandırır, sonra da sorun çözücü olarak denkleme dahil olur. Terör tehdidini de pazarlık çıtasını kendi lehine yükseltecek bir araç olarak kullanır. 7 Haziran öncesi Ak Parti’deki düşüş eğilimini değerlendirmiş, ortaya çıkacak siyasi istikrarsızlıktan yararlanmak istemiştir. İmralı/Kandil, karşısında güçlü bir siyasi irade olmazsa, alan hakimiyetinin ve pazarlık marjının artacağını düşünmüştür. Sorun çözücü olmaktan çıkıp masaya artık oyun kurucu olarak oturmak istemiştir.
***
İmralı/Kandil’in bu süreçte hesaba katamadığı şeyler oldu: Geçici seçim hükümetinin dahi terörle mücadeleyi kararlılıkla sürdürmesi. Beklenen siyasi belirsizliğin eğreti bir koalisyonla değil, tekrar seçimle aşılması. 1 Kasım’da bu mücadele iradesinin yüzde 49,5 ile toplum tarafından tescil edilmesi. “Neden İmralı’dan ses çıkmıyor?” deniyor ya hep, bu oyun kuruculuk senaryosu geride kaldığı ve terör örgütü tümden uluslararası bir maşaya dönüştüğü için olabilir mi? Artık oyun kuruculuk sırası Sur’a yürümemeyi tercih eden Kürt çoğunlukta. Hemen her kesimin de bu konuda destekleyici ve serinkanlı bir demokratik irade koyması şartıyla.