EURO 2016’daki futbol kalitesinden memnun değilim. Beklediğim düzeyin çok altında. Farklı düşünenler olabilir. İzlanda ve Galler türünden sürprizlerin turnuvaya kattığı heyecanla avunanlar olabilir. Ama geride bıraktığımız 44 maça bakıyorum, futbol kalitesini beğendiklerimin sayısı bir elin parmakları kadar. Milli Takımımızın, kalite eksikliğinin bu kadar belirgin olduğu bir turnuvadan bu kadar erken elenmesi düşündürücü.
Belki stoper ve santrfor mevkilerinde sorunluyduk. Ama sahip olduğumuz orta saha ve kanat forveti kalitesi turnuvadaki pek çok takımdan daha iyiydi. Önceki yazılarımda belirttiğim gibi; turnuvaya veda etmemizin nedeni taktik ve stratejik eksiklik. Başta bu olmak üzere futbolumuzun temel sorunlarını tartışmaya başlamalıydık elendiğimiz ilk günden itibaren.
Oysa kafamızdan boca edilen bolca kulis, dedikodu ve suçlamayla baş başa kaldık ve bir de her döneme özgü meşhur soruyla: 2018 Dünya Kupası'na nasıl gideriz? Biliyorum, şöyle başlıkları hiç tartışmayacağız: Ekole dönüşecek bir futbol kültürü oluşturmak. Futbolcuların oyun zekasını geliştirecek bir sistem kurmak. Milli Takım'da bir taktik disiplin ve süreklilik sağlamak.
Bu kadar mı? Hayır, devam edelim: Futbol kültürümüzün yozlaşmasına çare aramak. Kulüplerin yönetsel sorunlarına kalıcı çözümler bulmak. Futbolcu fabrikası Almanya’dan devşirdiğimiz oyuncuların yanına kendi altyapı düzenimizden yetiştireceğimiz oyuncular katmak. Liste uzayıp gider. Uzayıp gittiğiyle de kalır. EURO 2016’daki kalite sorununa dönelim... Almanya bile 2014 Dünya Kupası’ndaki Almanya değil. 2014’te müthiş tek top yapan ve topu ayağından tutma süresini iyice azaltan Almanya’da bile zaman zaman eveleme geveleme ve tempo düşüklüğü görüyorum bu turnuvada.
FAVORİM ALMANYA
Yine de turnuvadaki favorim sorulursa 'Almanya' derim. Umarım, futbol kalitesi adına, Slovakya maçındaki görüntülerini ileriye taşır ve vites yükseltirler. Turnuvada beğendiğim diğer iki takım Belçika ve İtalya. En büyük hayal kırıklığım da Hırvatistan.
Bir söz de Quaresma ve Mario Gomez için. Quaresma önce Macaristan maçındaki asistiyle Portekiz’i turnuvada tuttu, daha sonra da Hırvatistan maçındaki golüyle çeyrek finale taşıdı. Gomez 2 gol buldu ve göz doldurdu. Her ikisinin performansında da Şenol Güneş’in gözle görülür katkısı var bence. Güneş iyi teknik adam olmanın yanı sıra, bir bireysel performans artırma uzmanı. Şenol Hoca’ya bir kez daha teşekkürler. Beşiktaş yazmayı özledim doğrusu. Bu vesileyle Beşiktaş’a ve Şenol Güneş’e de değinmiş oldum işte. İyi de yaptım hani...