Erdoğan ne istiyor?

Hakan Arslan

Yeni anayasanın ve başkanlık sisteminin hakkıyla ve ayrıntısıyla tartışılması gereken bir döneme giriyoruz. Hep söylüyorum, geç bile kaldık. Demokrasiye döndüğümüz ve darbeci tasarımların boşa çıktığı 1983 Genel Seçimi’nden bu yana sistem sorunu ile yüz yüzeyiz. İçindeki rejim sigortaları nedeniyle işleyişi sakat olan bu sistemin aşılması ihtiyacı o günden beri konuşuluyor. Tam 33 yıldır. Akıl alacak iş değil, ama bizde böyle.

Özal’ın vefatı sonrası siyasetin parçalandığı, ürün çoğaltma mantığıyla merkezin tahrip edildiği 1990’lı yıllar boyunca, yazma imkanı bulduğum her yerde ısrarla şu tezi dile getirmiştim: “Toplum siyasetten daha ileride duruyor, siyaset buna ayak uyduramıyor. Milletin özlemleri ve talepleri siyasette karşılık bulamıyor. Sistem tarafından eli kolu bağlanan siyaset kurumu milletin değişim ihtiyacına cevap veremiyor.”

Mevcut sistemin aşılması talebini de içeren bu değişim ihtiyacı, aradığı karşılığı 2002’de Erdoğan liderliğindeki Ak Parti’de buldu. 1965’teki AP’nin, 1983’teki ANAP’ın çok ötesine geçen, uzun yıllara yayılan bir başarı yakalandı. DP’nin 1950’lerdeki 10 yıllık iktidarını bile geride bırakan bir başarı. 1950’lerde demokrasinin emekleme dönemi hastalıkları ve aksamaları, bugüne benzer abartılı muhalefet kampanyaları eşliğinde, cuntaya meşruiyet kazandırmak için kullanılmıştı insafsızca ve alçakça.

***

Son 14 yılda da yaşamadığımız tuhaflık kalmadı. Ama hiçbiri işlemedi. Erdoğan başka hiçbir liderin üstesinden kolay kolay gelemeyeceği zorlukları yendi. Ak Parti başka hiçbir partinin atlatamayacağı fırtınalardan esenlik içinde çıkmayı bildi. Millet, değişim ihtiyacının ve iradesinin yansıması olan bu iki aktöre, Erdoğan’a ve Ak Parti’ye sahip çıktı, çıkmayı da sürdürüyor. Erdoğan’ın “Milletin Adamı” ve “Değişimin Lideri” olarak tanımlanması hiç de boşa değil.

Bu milletin en büyük özelliklerinden biri sandığa ve demokrasiye sahip çıkmasıdır. Darbelerin dayatmalarına hep sandıkta meydan okur. Demokrasiyi gözü gibi sakınır. Varlığını teminat altına alan siyasi iradeyi kolaylıkla teşhis eder ve arkasında durur. Ama değişim talebini de o siyasi iradeye ısrarla yansıtır. Türkiye’yi ve Türk demokrasisini kimi otoriter rejimlerle karşılaştırmaya kalkanlara üzülerek bakıyorum. Çünkü milletin temel hasletlerini okumaktan yoksunlar.

***

Demokrasimizin tarihi otoriteye meydan okumanın tarihidir. Millet bu meydan okuyuşta yanında duran siyasetçiyi her zaman ödüllendirmiş, yerleşik düzene teslim olmaya meyleden siyasetçiyi de her zaman cezalandırmıştır. Millet Erdoğan’ın yanında duruyorsa, bunun için de duruyor. Sandığın erdemlerini anlayamayanlar için büyük bir ders bu aslında.

Peki, Erdoğan ne mi istiyor? Millet neyi istiyorsa onu istiyor. Millet Erdoğan’a şunu söylüyor: Değişim ihtiyacımı karşıla, değişim iradeni sürdür! Bu kadar açık. Basit ama etkisi büyük siyasi denklemlerden sosyopolitik karmaşalar ve icatlar çıkaramazsınız. Bin çeşit yoldan denediğinizi, bir partinin iç dinamikleriyle oynamaya kalkarak hiç başaramazsınız. Zaten siyaset de kavram salatasıyla değil, iradeyle yapılır. Milleti okuyamayan siyaseti de okuyamaz.

***

Sakın bu yazdıklarımı hamaset saymayın. Milletin temel hasletlerini, demokrasiye sadakatini tam kavrayamayanlar, siyasi tecrübesizlikleri nedeniyle hayalci noktalara savrulanlar bu ülkeye çok zaman kaybettirdi. Darbe anayasası meftunlarının, siyasi temsili kendi seçkincilikleriyle sınırlı sayanların kaybettirdiği ölçüde hem de. Artık zaman kaybetmeye zerre tahammülümüz yok. Geç bile kaldığımız işi tamamlamak, Türkiye’yi milletin talep ettiği ve Erdoğan’ın seslendirdiği etkin, sonuç alıcı, ileriye götürücü bir işleyişe kavuşturmak zorundayız.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.