Erdoğan haklıydı: Sandık her şeydir

Hakan Arslan

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Sandık her şeydir” demişti bir vakit. Muhalif çevrelerden almadığı eleştiri kalmamıştı. Oysa o sandığın içinde ne hikayeler, ne acılar, ne başkaldırılar gizli. Sandığa yansıttığı irade ikide bir tartışma konusu olan, seçimi hor görülen vatandaşın “o garip halinde ne sırlar gizli.” O sandıkta insanımızın demokrasi mücadelesi gizli.

İçine sistematik hile karıştırılan ilk ve tek seçim 1946’da oldu. Ama asla umutsuzluğa kapılmadı toplum. İnatla sandığa gitti. Sözünü hep sandıkta söyledi. Hayatın her alanı vesayet mekanizmaları ve türedi seçkinler tarafından kuşatılmışken, yapabileceği yegane şey buydu. O yegane fırsatı hep iyi kullandı. Her türden hesabı hep alt üst etti. Sandık sayesinde hep çok net mesajlar, çok açık talepler iletti. Sandık bazen sadece bir sandık değildi. Sandık her şeydi.

***

Sandıktan yansıyana milli irade demeyeceğim; hatta toplum iradesi de demeyeceğim. Bu pek anlaşılır kavramlara bile takacak sayısız kulpu var kimi onmaz muhaliflerin. Onun yerine, düpedüz demokrasi iradesi diyeceğim. Onmaz muhaliflerin bu tanıma bile bin türlü akıldışı itirazda bulunacağından da kuşkum yok.

Ama hangi saçma gerekçeye sığınırlarsa sığınsınlar, demokrasi iradesine, sandığa ve toplumun çoğunluğuna saygı duymadıkları aşikar. Biraz dürüstlük her şeyi kolaylaştırır oysa: Toplumun büyük bölümünü aşağıladıklarını, özellikle Ak Parti’ye oy veren seçmenlerin çoğunu düşünce yoksulu olarak gördüklerini biliyorum. Son çözümlemede makarna/kömür kolaycılığına indirgemekten kaçınmadıkları, çıkarcılıkla itham edip hor gördükleri insanları anlamaktan bugün bile çok ama çok uzaklar.

İdeolojik ayarları son otuz yılda tedricen bozulmuş olan bu muhalifler kendi evrensel insan fantazmalarına o kadar boğulmuşlar ki bu toplumun demokratik reflekslerini okuyamaz hale gelmişler. Onların otoriterlik arkeolojisine soyundukları her yerde kendi değerleri, öncelikleri, talepleri için mücadele eden, bu mücadeleyi de 1946’dan beri sandıkta veren insanlar var oysa; keşke birazcık olsun bunu kavrayabilseler.

***

Kendi uydurdukları hayalete inanmakta inat ediyor, bu yanılsamayı çocuksu bir hırçınlıkla sürdürüyorlar. Çocuk psikolojisine ilişkin bir örnek olay üzerinden gidelim: Çocuk önündeki kibrit çöpleriyle oynamaya başlar, duyduğu bir masalı canlandırıyordur belki de. Bu prenses, bu prens, bu cadı. Oyunun bir aşamasında çocuk, cadı işlevini yüklediği kibrit çöpünden korkmaya başlar. Gerçek bir korku. Cadılaştırdığı kibrit çöpüne dokunmaktan sakınır, ona katlanamaz hale gelir. Oysa diğerleri gibi bir kibrit çöpüdür o da. Ama çocuğun gözünde inandırıcı biçimde şeytanileşmiştir.

***

Kimi aydınlarımızın ve muhaliflerimizin böyle kendi tasarımları olan bir psikozun tutsağı haline geldiği kanısındayım ben. Üstelik dün, önceki gün değil, 1950’den beri. Düşünce karmaşalarına kök salan darbeci-savunmacı refleksi de açıklar belki bu, fetişlerini daha görünür kılar. Temel korku nesnesi muhafazakar kitledir elbet, ama onu bir özneye indirgemek büyük konfordur: Menderes, Özal, Erdoğan. Görmeye, sesini duymaya bile tahammülleri yoktur artık. Onların gözünde sivil diktatördür böylesi adlar. Bu adlar vesilesiyle esasen kendilerine sahip çıkanların gözünde ise milletin adamları.

Erdoğan haklıydı: Sandık her şeydir. Ve dedim ya, o sandığın içinde ne hikayeler gizli. Biz sandık sevdalıları, bundan sonra da gücümüzün yettiğince sandığın başında alacağız soluğu, demokrasi iradesi tecelli etsin diye elimizden geleni ardımıza koymayacağız vesselam. Bu yazıyı Meclisimizin kuruluşunun 96. yıldönümünde, milli egemenliği kutladığımız bir bayram gününde yazmak da ayrı bir mutluluk, benzersiz bir kıvanç kaynağı benim için.

Yorum Yap
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
Yorumlar (6)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.