Bundan iki ay önce babama veda ettiğim bir yazı kaleme aldım. Hayatımın en zor yazılarından biriydi. Aradan bunca az zaman geçmişken, en az onun kadar zor bir yazıya girişmekteyim şimdi. FETÖ’nün sinsi, vicdansız, ahlaksız cuntacı bozuntuları 15 Temmuz gecesi Erol Olçok’la gencecik oğlu Abdullah’ı şehit etti. Allah Erol’la Abdullah’a gani gani rahmet eylesin, şehadetlerini mübarek, mekanlarını cennet kılsın.
Bileydim böyle bir yazı yazacağımı, “Yüce Allah’ım, Erol’la Abdullah yerine benim canımı al” diye dua ederdim. Öyle zor ki bu yazıyı yazmak, Erol’a veda etmek öyle zor ki. Kadim dostumdu benim, gençlik arkadaşım. Bundan 25 yıl önce yayınlanan ilk çevirilerimin kapak tasarımlarını Erol yapmıştı. Onlardan biri Thoreau’nun “Sivil İtaatsizlik” eseriydi. Milletinin yanında, milletinin içinde cuntacı kurşunlarına göğüs gererken hayatını kaybetti. Yüreğimde hem burukluk, hem teselli.
***
Yaradanına, vatanına, milletine aşıktı. Son üç yıl boyunca Erol’un ve kardeşi Cevat’ın önderliğinde, parçası olmaktan büyük gurur duyduğum bir ekiple amansız bir mücadele verdik. Aynı yola baş koyduk, kader birlikteliği kurduk. Erol’u bilenler bilir, hem de iyi bilir. Bilmeyenler için söyleyeyim, başkanı olduğu Arter Ajans, Ak Parti’nin kuruluşunun ilk gününden bu yana her anına emek vermiştir.
Babama veda yazımda şu ifadeleri kullanmıştım: “Sandığa, demokrasiye hep inandı. Darbelerden nefret etti. Sandığın değerini, demokrasi aşkını ondan öğrendim.” Bu aynı zamanda Erol’un da tarifidir. Demokrasiye aşıktı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönülden bağlıydı. Her demokrat, her vatansever gibi Erdoğan’ın çağrısına kulak verdi, demokrasimiz için şehadet şerbetini içti. Erdoğan’da açılan gönül yarası benimkinden kat be kat fazladır. Metanetiyle bildiğimiz Erdoğan’ın, yol ve dava arkadaşı Erol’un cenazesinde gözyaşlarını tutamayışı bundandır.
Can dostum, iyi yürekli, herkese kucak açan, herkesin derdiyle dertlenen adam. Nasıl kıydılar sana! Yüreğimdeki en büyük, en derin yarasın. Erol Olçok demokrasi tarihimizin şanlı sayfalarından biridir artık. Sadece şehit değildir oğluyla birlikte, bir demokrasi kahramanıdır. Bize düşen onun adını yaşatmak, hafızalara kazımak, onca şehidimizle birlikte şunu haykırmaktır: “Rahmetli Menderes’e ve dava arkadaşlarına reva görülene bir daha izin vermeyeceğiz! Bir daha fırsat tanımayacağız size!”
***
Erol Olçok ve oğlu Abdullah 15 Temmuz Demokrasi Bayramı’nda bunun için şehit düştüler. Rahmetli babamın darbe nefretini hiç unutmam. Darbe döneminin bin bir yalanını, bin bir pisliğini barındıran “Akis” ve “Kim” dergilerini saklamıştı özenle. On bir yaşımdayken beni çağırdı, bu dergileri gösterdi. “Oğlum,” dedi. “Aklın erince bu dergileri oku. Bu millete neyi reva gördüler iyice anla. Bunlardan ders çıkar, sakın unutma.” İçime işlemiş o sözleri. Çok geçmeden sabırsızlıkla okudum o dergileri.
O günün sahte demokratlarını, cunta aşıklarını, milli iradeyi hiçe sayanlarını aklıma nakşettim. Bu satırları yazdığım sıra, Erol’un ve babamın aziz hatırası ışığında, bir kez daha karıştırdım sayfalarını. O riyakarlığın, o millet düşmanlığının, o üstenci bakışın satırları arasından yine de cennet kokusu geldi burnuma. Erol’u babama eşlikçi kıldım, yanına rahmetli Menderes’i ve dava arkadaşlarını kattım.
O cennet kokusu için şehadet şerbetini içti Erol’la Abdullah. Onların ardından kardeşi Cevat Olçok’la biz taşıyacağız dava sancağını. Bu büyük ülkeye, bu büyük millete hizmette kusur etmeyeceğiz. Erol Olçok’la oğlu Abdullah bu büyük dava için şehit oldular. Her türlü belayı savuşturan bu büyük milletin sancaktarıydı Erol’la Abdullah. Sancağı sırtlayıp yürüyecek, asla yere düşürmeyeceğiz.
Erol Olçok bir demokrasi kahramanıydı. Çünkü Hakk’ın ve haklının yanındaydı. Başladığı gibi bitirdi Allah’a şükürler olsun! Elveda ey koca yürekli adam! Elveda ey yiğit Çerkes! Hakikat alemine yolculuğunda uğurlar ola!