Beşiktaş zorlu Karadeniz dönemecinden fazlasıyla hak edilmiş 6 puanla çıktı. Hakemler üzerine pek seyrek yazarım, ama Trabzon maçından sonra Şenol Güneş’in “Aldığımız sonuç herkesi kurtardı” demesini çok önemsedim. Şenol Hoca “Anlayan anladı” diye bağladı sözünü. Evet, herkes gayet güzel anladı. Ligin kalan 9 haftası saha dışı faktörlerin arttığı bir sinir harbine dönüşecek. Yönetim ve camianın daha da teyakkuz haline geçmesi, Şenol Hoca ve futbolculara daha fazla güven vermesi gerekiyor.
Ç. Rize ve Trabzon maçlarında ofansif karakterini sahaya yansıttı Beşiktaş. Duraklama halini Eskişehir maçıyla birlikte geride bıraktığını bir kez daha kanıtladı. Ama yine de iki ayrı öyküsü var son maçların. Rize maçında sahada görmeye alıştığımız Beşiktaş vardı. Gol girişimlerinde rakibine 21-7 üstünlük kurdu. Bakmayın son 5 dakikalık gerilime, maça baştan sona yön verdi. Seri pas organizasyonları dahil, kendi özelliklerini rakibe kabul ettirdi.
RİZE'DE TAM ORGANİZASYON
Geçen haftaki yazımda eksikliğine dikkat çektiğim kimi öğeler bu kez yerli yerince sahadaydı. Son zamanlarda biraz ihmal ettiği önde presi dönem dönem uyguladı Beşiktaş ve rakibin dengesini kolayca bozdu. Duraklama döneminde 0-0’lık ilk yarılara alışmıştık. Tıpkı Eskişehir maçında olduğu gibi, Rize karşısında da erken golü buldu ve sonrasında oyuna istediği gibi hükmetti. Sahada büyük bir ciddiyet ve hedefe adanmışlık sergiledi. Buna konsantrasyon da eklenince, pas isabeti ve hücum organizasyonları fazlasıyla arttı.
Ligde istediği yerde olmayan, ama kupada yarı finale çıkmayı başaran dişli Ç. Rize karşısında ne yaptığını bilen bir Beşiktaş vardı. Dedim ya, bakmayın son 5 dakikalık gerilime, yarış iyice kızışmışken o kadarı olacak. Özetle, Rize’de gerçek bir başarı öyküsü izledik.
TRABZON'DA DAĞINIKLIK
Gelelim Trabzon maçına. Rakibin sıkıntıları ve eksikleri belli. Rize maçından bile daha etkili bir görüntü yansıtması gerekirdi Beşiktaş’ın, ama öyle olmadı. Belli ki Ankara’daki hain saldırı etkilemişti iki takımı da. Bu saldırıda kaybettiklerimiz arasında Umut Bulut’un babasının da olması psikolojik atmosferi iyice ağırlaştırmıştı. Bu vesileyle Umut Bulut’a ve acılı ailesine başsağlığı, Kemal Bulut’a Allah’tan rahmet diliyorum. Bu ağır atmosferin üstüne liderliği geri alma stresi de eklendi. Sahada beklediğimiz Beşiktaş’ı göremedik.
Beşiktaş ofansif açıdan yine çok üstündü. Gol girişimlerinde rakibine 18-6 üstünlük sağladı. Ama alışmadığımız ölçüde temposuz, dağınık, çok sayıda basit pas hatası yapan bir Beşiktaş izledik. İlk yarı Trabzon da oyuna ortak olmak istedi. Bu yarı Trabzon 5, Beşiktaş ise 9 gol girişimi üretti. İkinci yarı oyunun tek hakimi Beşiktaş’tı. Trabzon’un bu yarı tek gol girişimi 90+3’te. Beşiktaş ise yine 9 gol girişimi üretti, ama golü çok gecikmeli buldu. Modern ofansif futbolun gereklerini yerine getiremedi, dağınık futbolunu sürdürdü. Kilidi “ayağının dışı, canımızın içi” Quaresma çözdü. Özetle sahadaki öykü pek heyecan verici değildi, ama mutlu sonla bitti.
ŞİMDİ NE OLACAK?
Bu sezon Quaresma dahil bütün oyuncuların gerçek bir adanmışlık sergilediği ve daha önemlisi sürekli kendi kapasitelerini zorladıkları, bunu aşmaya çalıştıkları açık. Bunda en büyük pay sahibi Şenol Güneş. Başta Oğuzhan olmak üzere, pek çok adın kendini bulmasını ve oyun zekasını geliştirmesini sağladı. Üstüne cesur hücum futbolu da eklenince, Beşiktaş taraftarın gönlündeki Beşiktaş’a benzedi iyice.
Geride 9 kritik maç var. Beşiktaş da Fenerbahçe de sadece 3 kez İstanbul dışına çıkacak. Her ikisinin de Konya ve Sivas deplasmanları var. Ek olarak Fenerbahçe Trabzon, Beşiktaş Akhisar deplasmanına gidecek. Şampiyonluk düğümü büyük ölçüde İstanbul’da çözülecek. Yine stattan yoksun bir sezon geçiren Beşiktaş, şampiyonluk ipini göğüslerse çok ama çok büyük bir iş yapmış olacak. Gelecek sezonların da işaret fişeği olacak bir iş.