Avrupa Birliği konusunda önümüzde bir fırsat alanı var. Birleşik Krallık’ın çıkış kararının oluşturduğu siyasi vakumu lehimize kullanabiliriz. AB’den kaynaklanan tüm olumsuzluklara rağmen, Avrupa’nın geleceğinde bir siyasi ağırlık merkezi olarak varlığımızı hissettirebiliriz. Rusya ve İsrail’le ilişkilerimiz normalleşiyor. Başbakan Yıldırım’ın bir süre önce belirttiği gibi, sırada Mısır var. Bunlar önemli gelişmeler.
ABD başkanları 2’nci dönemi görmüşlerse son yılları verimsiz geçer. Fazla risk almaz, keskin politika değişikliklerine gitmezler. Biriken sorunları yeni başkanın kucağına bırakmakla yetinirler. ABD’deki başkanlık seçiminin ardından, önümüzdeki yılın başından itibaren ABD ile ilişkimizin revize edileceği bir döneme girebiliriz. ABD’nin Suriye inisiyatifinde bir değişim olması da muhtemel.
Hem bu değişim ihtimali hem de Rusya ve İsrail’le yaşadığımız normalleşme süreci Suriye’deki pozisyonumuzu yeniden ve güçlü biçimde tanımlamamızı sağlayabilir. Daha etkin ve kararlı hale gelebiliriz. PKK ve DAEŞ terörüne karşı verdiğimiz kararlı mücadelede yeni bir evreye geçebiliriz. Başkanlık sistemi ve yeni anayasa üzerinden daha güçlü bir yönetsel model arayışımızın hız kesmeyeceğini umabiliriz. Bunların hepsi hayati önemde başlıklar.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümetin son dönemde gerçekleştirdiği hamlelerin değeri kısa süre içinde anlaşılacak. Biz tarihi misyonu ve temel hedefleri olan bir ülkeyiz. İslam dünyasının ve tüm bir mazlumlar coğrafyasının umut ışığıyız. Kim ne derse desin, model ülke olma niteliğimizi koruyoruz. Gereken sistem değişikliğini başarabilirsek, bu niteliğimizi daha da pekiştireceğiz.
Erdoğan da Ak Parti de en başından beri bu tarihi misyonun temsilciliğini ve sözcülüğünü yaptılar, yapmayı da sürdürüyorlar. Son dönemdeki hamleleri kaba bir pragmatizm eleştirisine hapsederek okumak son derece yanlış. Kimse merak etmesin, temel hedeflere sadakatte bir zaaf meydana gelirse, millet o zaafın sorumlularını ilk seçimde sandıkta cezalandırır. Ayrıca liderin ve partinin pragmatik olması bir kusur değildir. Tersine, hedeflere akılcı ve gerçekçi bir yoldan ulaşmayı kolaylaştıran güçlü bir siyasi araçtır.
***
Asıl korkmamız ve mücadele etmemiz gereken şey oportünizm. Türkiye’de olup biten her şeyi Erdoğan düşmanlığıyla bitiştirip sürekli bizzat siyaseti olumsuzlayan, siyaset dışı yollara ışık yakan, her sorunu bir çatışma dinamiğine çevirmeye çalışan günoğluluk. Sandıkta başaramadığını başka yollardan elde etmek için ülkeyi temellerinden sarsmayı göze alan fırsatçılık.
Son dönemde özellikle CHP ve HDP’de iyice görünür hale gelen bu günoğlu halleri muhalefetin açmazları konusunda kusursuz bir örnek neredeyse. Kavramların içini boşaltan, sürekli söylem ve eylem değiştiren, her tür okumayı sadece Erdoğan düşmanlığı üzerinden yapabilen bu kaba fırsatçılığın hedefinde bir tek Erdoğan ve Ak Parti var sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Bu yıkıcı fırsatçılığın hedefinde siyaset var. Farkındalar mı bilmiyorum, ama siyaset alanını tahrip etmeyi başarırlarsa, kendi varlık alanlarını da tahrip etmiş olacaklar.
***
Gün gelecek, bu akıldışı tutumun çıkmaz sokak olduğu da anlaşılacak. İşte o gün tüm muhalif aktör ve kesimler de akla dayalı siyaset üretmeyi başarabilir belki. Zorlu ama fırsatlarla dolu bir dönemden geçiyoruz. Siyasete her zamankinden fazla ihtiyacımız var. Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin siyaset üretmesi yetmez. Muhalefetin de siyaset üretmesi gerek artık. Muhalif tutum benimseyenlerin kimi gelişmelere güçlü duygusal tepkiler vermesini anlıyorum, insani bir haldir. Ama duygusal tepkiyi siyasi tutuma çevirmek başka bir şeydir. Siyasi tutumun siyasi karşılığı olur. Akla dayalı siyaset bu yüzden değerlidir. Bu yüzden ihtiyaçtır.
Ramazan bayramımız mübarek olsun, tüm dünyaya esenlik getirsin inşaallah.