Geçenlerde Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca anlattı bir yazısında, ben ondan öğrendim:
J.R.R. Tolkien, fantastik roman serisi “Yüzüklerin Efendisi”nin yayımlanması üzerine “Dünya iki büyük savaş atlatmış, sen ise oturmuş fantastik roman yazıyorsun, kaçış edebiyatı yapıyorsun” diye eleştirilince, “Kaçış fikrinden en çok kim rahatsız olur? Tabii ki gardiyanlar.” demiş.
“Kaçma!” diyenlere aldırmadan gezi yazılarına devam.
Biraz nefes alalım, ne var?
***
Bir gece vakti Yunanistan’da, Selanik yakınlarında, otoban üzerinde bir benzin istasyonunun dükkanına girip tezgâhtar hanıma İngilizce “Espresso var mı?” diye sordum.
“Yes” dedi.
İki-üç dakika sonra espresso olmayan -ne kahvesi olduğunu da anlamadığım- bir fincan kahve koydu önüme.
Bunu gören bir adam (o da oranın elemanlarından) yanıma gelip “Abi, sen espresso istememiş miydin?” diye sordu.
Türkçe sordu.
Herhalde arabamın plakasındaki TR’yi görüp Türkiye’den geldiğimi anlamıştı.
“Evet” dedim.
Bunun üzerine adam kadına dönüp, yine Türkçe, “Espresso yapacaksın!” dedi.
Kadın da, Türkçe, “O espresso değil mi?” diye sordu.
Meğer kahve makinesinin yanlış düğmesine basmış.
Hemen düzeltti.
İki dakika sonra espressom hazırdı.
“Bu bizden” dedi adam.
Sordum: Batı Trakyalı mısınız?
- Yok, Gürcistanlıyız.
- Karapapak Türklerinden misiniz?
- Yok, biz Rum’uz.
- İkiniz de mi?
- Evet.
- Türkçeyi buradaki Türklerden mi öğrendiniz?
- Yok, biz Gürcistan’da da Türkçe konuşuruz.
Şaştım kaldım.
Hiç bilmediğim bir şeydi bu.