CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Beşşar Esed’le anlaşıp Türkiye’deki Suriyeli mültecileri davul zurnayla uğurlayarak ülkelerine geri göndereceklerini söylüyor.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de “ben gideyim Suriye’ye, Esad ve çevresiyle görüşeyim, ülkemize Suriye’den gelen göçmenleri Esad’la el sıkışıp ülkelerine gönderelim” diyor.
Üstelik Kılıçdaroğlu, Esed rejimi adına, “Türkiye’den gelen bir tane Suriyelinin bile burnu dahi kanamayacak” diye emniyet garantisi bile veriyor.
Sanırsınız Suriyeli mülteci meselesi Esed rejiminin halka zulmünden değil Ankara’nın bu zulüm nedeniyle Esed rejimine tavır koymasından kaynaklanıyor ve meselenin çözümü Esed’le dostça oturup konuşmaya bakıyor.
Zulümden kaçıp ülkemize sığınan Suriyelilerin “hepsi”ni zalim Esed’in insafına terk etmenin ahlaken kabul edilemezliği ve ‘hepsi gönüllü gidecek’ iddiasının absürtlüğü bir yana; Esed rejiminin onları geri almak isteyeceğinden emin mi Kılıçdaroğlu ve Akşener?
Hükümetiyle gayet iyi geçindiği Lübnan’daki Suriyeli mültecileri geri alıyor mu Esed rejimi?
CHP yahut İYİ Parti, “Hizbulesed”den daha mı iyi anlaşacak o rejimle?
Kılıçdaroğlu yahut Akşener, “Hizbulesed” lideri Hasan Nasrallah’tan daha mı muteber olacak Esed nezdinde?
Yıllardır “Hizbulesed”in kontrolünde olan Lübnan hükümeti, ülkedeki yüzbinlerce Suriyeli mülteciyi ülkelerine geri göndermek için çırpınıyor ve fakat buna gönüllü olanları bile -çok azı hariç- Esed rejiminin menfi tutumu yüzünden geri gönderemiyor.
2019-2021 yılları arasında Lübnan’dan sadece 6,345 mültecinin geri dönüşüne izin verdi Esed rejimi. (Lübnan Genel Asayiş İdaresi’nin verdiği rakam.)
Ve -“…bir tane Suriyelinin bile burnu dahi kanamayacak” diyen Kılıçdaroğlu’nun kulakları çınlasın- bunların burnu kanadı!
Türkiye’deki Suriyelilerin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından Harmoon Çağdaş Araştırmalar Merkezi’nin genel müdürü Samir Seyfan diyor ki:
“Bugün Lübnan’dan 1 milyona yakın Suriyeli yaşıyor. Lübnan yönetimi, Şam yönetimine çok yakındır. Birlikte hareket ederek güvenlik politikaları da oluşturmaktalar. Lübnan yönetimi, Suriyelilerin geri dönüşü için müthiş çaba harcıyor… Fakat Şam yönetimi hiçbir şekilde bunların geri dönüşü konusunda Lübnan’a yeşil ışık yakmadı… Giden Suriyelilerin de -ki bizde kayıtları var- hepsi cezaevlerine konuldu, işkenceye uğradı… Şam yönetimi asla ‘buyurun gelin’ demez…”
Seyfan’a göre Esed rejiminin mültecileri geri almak istemeyişinin üç sebebi var:
1. “Göç etmek zorunda kalanlar, yaşadıklarından ötürü doğal olarak Şam yönetimine düşmanlar. Bunlar geri döndüklerinde Şam yönetimi için ciddi tehdit oluşturacak.”
2. “Suriye ekonomisi çökmüş durumda. Ülkede yakıt yok. Elektrik günde bir saat veriliyor. Sağlık sistemi tamamıyla bitmiş. Orada yaşayanlar açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veriyor. Bu sıkıntılarla boğuşan Şam yönetimi, geri dönenlerin daha büyük bir maliyet getireceğini biliyor. Geri dönmeyle birlikte hükümete baskı artacaktır. Bu durumda hükümetin ayakta kalma durumu kalmayabilir.”
3. “Şam yönetimi, mülteci meselesini sürekli canlı tutmak istiyor, bir baskı aracı olarak kullanıyor. Meşruiyetini mültecileri malzeme yaparak sağlamak istiyor.”
Netice-i kelam?
“Türkiye’deki bazı siyasi partilerin Esad ile diyalog kurularak göçmenleri geri gönderebileceklerini savunmaları gerçek bir fantezidir.”
Böyle diyor Seyfan.
Ve ‘hepsi dönmeye gönüllü olacak’ iddiasına cevaben şunu da söylüyor:
“Suriye’de yaşayanlar kaçıp kurtulmanın planlarını yaparken, göç etmiş ve hayatta kalmış insanlar niye geri dönmek istesin ki?”
(Kaynak: INDEPENDENT Türkçe, Adem Demir’in mülakatı.)
Her şeye rağmen bunu isteyenler çıkabilir ama istisnalar kaideyi bozmaz.
Şam’da köklü bir yönetim değişikliği olmadıkça, mülteci meselesinin köklü bir çözümü de olmayacaktır.
***
Suriyeli mültecileri Esed rejiminin kontrolündeki bölgelere göndermek mümkün olmadığına göre, geriye Türkiye’nin kontrolündeki Suriye topraklarına kısmî dönüş imkânı kalıyor.
Ama Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye ve Irak’a sınır ötesi operasyon yetkisini iki yıl uzatan tezkereye ‘hayır’ oyu verdiğine göre, CHP o imkânı da ortadan kaldırmak niyetinde.
Dahası, Türkiye’deki 3,6 milyon Suriyeli mültecinin sayısını ikiye katlama riskini de göze almaya hazır.
Türk Silahlı Kuvvetleri geri çekildiğinde, onun terk ettiği yerlere Esed rejiminin ordusu girmeyecek mi?
İdlib’in üzerindeki koruma kalkanı da kalkmayacak mı?
Bölge ahalisi akın akın Türkiye sınırına koşmayacak mı?
İşte bu fantezi değil.